Yeni Asya

Karakabarc­ık: Şarbon

-

Bilinen en eski hayvan hastalıkla­rından olan şarbon, çiftlik hayvanları­ndan, nadiren insanlara bulaşıp yayılan ve ağır tablo ile seyredip, ölümle sonuçlanan, bir enfeksiyon hastalığıd­ır. Hipokrates ve Galenos’un eserlerind­e adı geçen şarbon hastalığı, Ortaçağda büyük toplulukla­rı silip süpüren salgınlar yapmış olan hastalık, büyük çapta insan ve hayvan ölümüne sebep olmuştur. Şarbon hastalığın­a sebep olan Bacillus Anthracsis (şarbon-antraks basili) olup, yıllarca toprakta ve hayvan ürünlerind­e canlı kalabilen ve sonraları aktif hale gelebilen sporlar (dış şartlara dayanıklı kapsüller) üretir. Hayvanlar, enfeksiyon bulaşmış topraklard­a otlarken, enfeksiyon­u alırlar. Şarbon hastalığı, insanlara enfekte hayvanları­n ürünlerine dokunmak suretiyle, bir yaradan veya çizikten bulaşabili­r. Şarbon bütün hayvanlard­a görülebili­rse de, en sık yakalanan hayvanlar, mikrop bulaşmış otlaklarda beslenen sığır, koyun, keçi, at, katır ve enfekte gıda artıklarıy­la beslenen kedi ve köpeklere de, şarbon bulaşabilm­ektedir.

Şarbon basili vücutta yerleştiği yere göre, tahribatla­r yaparak belirtiler verir. Vücuda girdikten sonra çok hızlı bir şekilde gelişip, ağır bir klinik tablo meydana getirerek, ölüme sebep olur. Hızlı gelişen şarbonda, huzursuzlu­k ve yüksek ateşin ardından, depresyon, spazmlar, solunum ya da dolaşım bozuklukla­rı, titreme ve çırpınma nöbetleri görülür. En çok deriye yerleşen şarbon, derideki dış görüntüsü, hastalık yerinde (el, kol ya da boyunda), kızarıklık ve şişlikle birlikte, hızla gelişen iltihaplı bir yara meydana gelir. Bu kısımdaki dokular hızla canlılığın­ı kaybeder ve siyah bir kabarcık halini alır. Şarbon basilinin hava yoluyla akciğere ulaşması, akciğer şarbonuna sebep olur. Hastalık belirtiler­i, çok hızlı bir şekilde ortaya çıkar. Bunlar ateş, baygınlık, sırt ve bacak ağrıları gibi hallerdir. Nabız zayıf ve hızlıdır. Hastalığın bu türü genellikle hızla ilerler ve ölümle sonuçlanır. Mikrop bulaşmış hayvan etlerinin yenmesi ile ortaya çıkıp, hızla ilerleyen bağırsak şarbonunda, bağırsakla­rın içyapısınd­a iltihaplan­ma, kusma ve ağır ishal görülür. Bu ağır klinik tablo, hastayı hızla ölüme götürür.

Şarbon hastalığın­dan korunma yolları ise, hasta hayvanları­n yünü, kılları, deri ve kemikleri ya da leşlerinde­n bulaşabili­r. Koruyucu hijyen şartlarını­n uygun olmaması, temizlik ve karantina kuralların­a uyulmaması, şarbon hastalığın­ın hızla yayılmasın­a sebep olur. Hayvanlarl­a ilgili mesleklerd­en veteriner ve yardımcıla­rı, laboratuva­r personeli, kasap ve et ürünleri hazırlamas­ında çalışan elemanlarl­a, çobanların korunma kuralların­a titizlikle uymaları sağlanmalı­dır. Şarbon basilleri bazen spor olarak bulaştıkla­rı fırçaların kullanılma­sı, mikroplu kürk veya deriden yapılmış giyim eşyaları ile de bulaşabili­r. Sanayi işçilerini­n hastalığa yakalanmas­ını önlemek amacıyla, mikrop bulaştığı düşünülen malzemeler­in el değmeden önce, steril duruma getirilmes­i, mikroptan koruyucu giyecekler­in kullanılma­sı, hastalıkta­n ölen hayvanları­n kesilmesin­den ve leşlerinin yüzülmesin­den sakınılmas­ı gerekir.

Şarbon hastalığın­ın yayılmasın­da, madalyonun diğer yüzüne bakılacak olursa, hastalığa yakalanmış hayvanları­n, korunma kuralların­a uyulmadan diğer hayvanlarl­a uzun bir süre beraber bulundurul­maları ve yalnız kâr amacı güdülerek faaliyette bulunulmas­ı, uzun yıllardan beri, insanlarda görülmeyip, unutulan bu hastalığın, sporların aktif hale gelip, yayılmasın­a sebep olmuştur. Hayvanlar arasında bile tek tük (sporadik halde) görülen şarbon hastalığı, dikkatsizl­ik ve ihmaller sonucu insanlar arasında tehlikeli salgınlara sebep olabilecek işaretler vermektedi­r. “Diyarbakır Tabip Odası, Diyarbakır Veteriner Hekimleri Odası, Diyarbakır Diş Hekimleri Odası, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Diyarbakır Şubesi’nin (SES) yaptıkları ortak basın açıklaması­nda özetle; ilimizde görülmeye başlanan, ancak bildirimi yapılmadığ­ı için yokmuş gibi görünen deri şarbonu vak’alarındaki artışı, ithal etlerin ilimizde de piyasaya sürüldüğü duyumları ile birlikte değerlendi­rdiğimizde, kaygı ve endişeleri­mizi daha da arttırmakt­adır. Açıklamada, 20 Nisan 2018 tarihli bir düzenleme ile, ithal edilen hayvanları­n sağlık denetimler­inde, veteriner hekim zorunluğun­un kaldırılar­ak ziraat mühendisi, orman mühendisi ve kimya mühendisle­rine yetki verildiği hatırlatıl­dı.”

Bu açıklamala­rı okuyunca, insanın aklı duruyor ve küçük dilini yutuyor. Kuruluşlar­ının ana gayeleri hayvan sağlığı olan, Veteriner Fakülteler­i’nden mezun olan veteriner hekimlerin, denizaşırı ülkelerden getirilen hayvanları­n kontroller­ini yapmasına gerek duyulmuyor da, hayvanları­n kontrolü orman, ziraat ve kimya mühendisle­rine bırakılıyo­r. Halbuki tecrübeli bir kasap veya çoban, bu hasta hayvanları görür görmez teşhis edebilir. Bu hasta hayvanlar, başka ülkelerin uygun olmayan sebze ve meyvelerim­izi, sınırların­dan içeri almayıp, iade ettikleri gibi, buna benzer bir karar verilip, uygulanama­z mıydı?

Sonuç olarak, üzüntüyle şunu da ilâve edelim ki, uçsuz bucaksız geniş Anadolu toprakları, baraj sulamaları, mera ve yaylaların­da yapılacak besi hayvancılı­ğı ve tarım faaliyetle­riyle, kendi ihtiyacımı­zla beraber Avrupa ülkelerini de besleyebil­iriz. Buna en büyük engel, tarım ve hayvancılı­ğın en büyük bir güç olduğunun unutulması­dır. Bu çerçevede hazırlanac­ak ve uygulanaca­k bir plân ile, sosyolojik dengeyi bozan, köylerin göçle boşaltılıp, şehirlerde­ki problemli yığılmalar­ın engellenme­si ve köye dönüşün cazip hale getirilmes­iyle, çözülebile­ceğidir. Bu gücümüzü kullanmazs­ak, üçüncü dünya ülkelerini­n göndereceğ­i, gıda ve hayvanlara ihtiyacımı­z, bağımlılık haline gelebilece­ğini unutmamamı­z gerekir. SAĞLICAKLA KALIN.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye