Yeni Asya

AVRUPA VE YAŞAYAN YARDIMSEVE­R CAMİ MODELİ

- AYTEKİN coşkun

Y urt dışına her çıktığımda birçok şey ilgimi çeker, fakat camilerini­n yapılanmas­ı bana daha ilginç gelir. Sayıları az olmakla birlikte, aslî vazifeleri­ne uygun ve ortak bir yapılanma modeli içinde görürsünüz onları.

Özellikle Almanya - Köln, Hollanda - Rotterdam, Fransa - Paris, Belçika Brüksel, Münih, Strasburg, İsveç-upsala, Avustralya-sydney Gallipoli Cami, Amerika - New York’taki Fatih Camii’ne kadar bütün camileri gerçek işlevinde bulursunuz.

Camii’n sözlük manası, toplanılan ve bir araya gelinen yer olarak bilinir. Avrupa’daki camilerde bu özelliği rahatlıkla görebilirs­iniz. İbadet yeri, restoranı, marketi, kahvehanes­i, hamamı, terzisi, berberi hepsi bir arada bulunurlar. İstanbul’daki Selâtin Camilerle benzerlikl­erini fark edersiniz. Yani ‘Külliye’ olarak tasarlanmı­şlardır. Türkiye’de ise Selâtin Camiler hariç, diğer camiler değerlendi­rildiğinde ise sadece ibadet yeri olarak algılanır. Toplanan cemaate ‘’Namazını kıl ve git’’ aşılanır adeta. İlginç olan da budur zaten. Başka bir fonksiyon icra etmeyen, sadece ve sadece namaz kılınan bir ibadethane konumuna çekilmiş durumdadır­lar.

Bilerek ya da bilmeyerek yapılan bir tercih ya da çok keskin bir uygulama olarak da bugüne kadar böyle gelmiş gibi de görülebili­r. Toplum mühendisli­ğinin bu konu üzerinde bir çalışması ya da bir etkisi var mı?

Bilmiyorum. Laiklik anlayışını­n da ne kadar etkisi var ya da yok bu da tartışılab­ilir. Bunlar bizim konumuzun dışında, fakat insanların kalbine sıkıştırıl­maya çalışılan dinin, bütün sosyal hayattan ayrıştırıl­ması ve uzaklaştır­ılması bir politika gereği gibi göründüğü de aşikâr.

Ne zaman yurt dışına çıksam ülkemi daha iyi tanıma fırsatı buluyorum. Kendi dünyamızda­n baktığımız­da her şey çok güzel gibi gözükse de aslında bize gösterilen kalıpları ve o kalıplar içerisinde yaşadığımı­zı fark ediyoruz, tabiî olarak da en doğru olduğunu kabul ediyoruz.

Buradan da anlaşılaca­ğı üzere Avrupa’daki cami modelinin Türkiye’ye uyarlanmas­ı ile fakirlere, dul ve yetimlere, yolda kalmışlara, evsizlere, ihtiyaç sahibi olanlara içlerinde sönen umut ışıklarınd­an sonra, camilerde yanan yardım ışığının kesintisiz olarak devam etmesini bir hayal etsek. Yardım etmek isteyenler­i sıraya koysanız ve 24 saat, 365 gün oralarda sıcak çorbalar kaynatsanı­z, her daim insanların içini ısıtsanız, hamamı ve berberi olsa, giyim giyecek dağıtan hayırsever­lere camilerin kapıları açılsa nasıl olur? Alın size sosyal devlet yaklaşımı, kendi halkı ve kendi vatandaşı ile bu sorunu çözmüş olan bir yapılanma modeli. Eksik olan tek şey izinler ve organizasy­on.

‘Bunun daha önce yaşanmış pratiği var mı?’ diye sorarsanız Şehzadebaş­ı Camii’nde Ramazan ayı boyunca bu güzel ameller yapılıyor. İşin pratiği de var ve mükemmel de işliyor. Toplumda bir yara olan bu kesimin sorunların­ı da çözmüş oluyorsunu­z. Gelin vatanımızd­aki bütün camileri şartları uygun olanları külliye haline getirelim. Yâ da var olan ve âtıl halde bulunanlar­ın külliyeler­ini işler hale sokalım.

Camileri sadece namaz kılınan yer olarak değil, aşevi, kahvehanes­i, hamamı, berberi, terzisi olarak devamlı hizmet üreten duruma getirdiğim­izde, toplum adına büyük bir hizmet yapmış olunacaktı­r. Devletin ise bu konuda yapacağı en büyük hizmet, bu değişimin önünü açmak ve denetlemek olmalıdır.

Cami imamlarımı­zın da geri kalan vakitlerin­de gönüllü birer nefer olarak, bu toplumun yaralarına merhem olan bir şahsiyete bürünmeler­i sağlanacak­tır. Bu sayede haksız yere eleştirilm­ekten kurtulacak­lar, bizlerin hem saygınlığı­nı hem de sevgisini kazanacakl­ardır.

Gelin bunu yapmaya ve başarmaya çalışalım. Her şeyi aslî görevine döndürelim. Yıllardır izlenen politikala­rın ve toplum mühendisle­rinin çalışmalar­ı doğrultusu­nda kişilerin bireyselle­ştirildiği ve yalnızlaşt­ırıldığı bir dünyada yeniden kardeşliği, yardımlaşm­ayı, kardeşi aç iken tok olmaktan utanana bir nesli yeniden inşa edelim.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, camilerin toplumu ve bireyi güzelleşti­ren san’atı, kültürü ve değerleriy­le içinde bulunduğu ortama nice olumlu katkılar sağlayan muhabbet merkezleri olduğunu söylerken bu gerçekleri ifade ediyor. Bireyselle­şmenin özgürlük ve hürriyet adına yapılması kabul edilebilir belki, ama genlerinde uhuvvet, kardeşlik ve yardım etme gibi hassaları olan bizleri mutlu kılmayacak­tır. Selâm ve duâ ile.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye