FITRATA UYGUN EKONOMİ
Acaba sabah akşam ekonomiyi konuştuğumuz halde krizlerden kurtulamayışımızın sebebi ne olabilir? Bu sorunun değişik izahları olabilir, ama işin özünde, ‘Fıtrata uygun, yaratılış gerçeğini karşılayan bir ekonomi anlayışının uygulama imkânı bulamaması’ var diyebiliriz.
Bu tesbit de kimilerince ‘slogan’ olarak görülebilir. Dünyanın geldiği ekonomik şartlarda fıtrat dini olan İslâma uygun bir ekonomik sistemin mümkün olmadığını söyleyen çok sayıda ekonomist vardır. Onlara göre para varsa her şey var, para yoksa hiçbir şey yok.
Tabiî ki İslâm ülkelerinde uygulanan yanlışlar, insanların böyle düşünmesine sebep olmuş ve oluyor. “Madem böyle bir ekonomi mümkün, niçin Müslüman ülkeler fakirlik denizinde yüzer?” sorusu doğru bir soru olmasa da taraftar bulur. Çok kısaca ifade etmek gerekirse, “Görmüyor musun ki, zarurî kuttan ziyade Müslümanların elinde bırakılmıyor?
Ya Avrupa kâfir zalimleri veya Asya münafıkları, desiseleriyle ya çalar veya gasp ediyor.” (Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, 17. Lem’a)
Buna rağmen İslâm ülkeleri İslâmın güzelliğini ortaya koymaya ve bütün dünyanın gıpta ile bakacağı bir ekonomik sistem ortaya koymaya mecbur ve mahkûmdur. Bu yönde değişik çalışmalar yapılıyor. Küçük bir misali de Karabük’te yapılmış. Dünya üzerinde İslâm ekonomisi ve finansı alanlarında çalışma yapan akademisyenlerle uygulayıcı konumda olan sektör temsilcilerini bir araya getiren “1. Uluslararası İslâm Ekonomisi ve Finansı Kongresi”, Karabük Üniversitesi (KBÜ) ev sahipliğinde gerçekleştirilmiş.
Programda konuşan (Ürdün) Al-balqa Applied Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Abdullah Sorour Zoubı şöyle demiş: “2008 yılındaki finansal kriz sadece ekonomik krizi değil aynı zamanda toplum içerisinde toplumsal krizleri de beraberinde getirdi ve çok büyük krizler de önümüzde beklemektedir. Bizlerin de İslâmî bir bankası olsun ve uluslar arası bankacıların baskısından kurtulalım. En büyük hedefimiz de kendi üniversitemizdeki iktisat uzmanları ile Karabük Üniversitesi’ndeki iktisat uzmanlarının birlikte çalışmalar yapıp bu teori durumları pratiğe çevirmeleridir.”
Ürdün’deki aynı üniversiteden programa katılan Prof. Dr. Adelnasser Talab Alzyoud da İslâm bankacılığına doğru bir yönelme olduğunu ve 2008 krizinin bu arayışı daha da hızlandırdığını belirterek şöyle demiş: “Mevcut (ekonomik anlayışta) sadece büyüme ve daha fazla yatırım esas alınmaktadır. İslâm iktisadının kapitalist ve sosyalist düzenlere göre en önemli farkı insanlığı temel esas almasıdır. İkinci özelliği ise hak yememeyi esas almasıdır. Zekâtlar sayesinde toplum gelir adaleti daha düzgün hale gelmektedir. Ülke kaynaklarının dağılımında yine eşit ve adaletli dağıtım esas alınır. İslâmî malî sistemde ise faizden uzak durulmaktadır. İslâmî bankacılıkta ise hem kâr, hem zarar yani ortaklık katılım sistemi vardır.” (karabuk.edu.tr, 26 Eylül 2018)
Marmara Üniversitesi Orta Doğu ve İslâm Ülkeleri Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ahmet Tabakoğlu da, İslâm ekonomisinin giderek İslâm kapitalizmine dönüştürülmeye çalışıldığını ifade ederek “Bu çerçeve içerisinde İslâm kapitalizmi diye bile kitaplar çıkıyor. Sanki İslâmiyet, kapitalizmin faizsiz ve zekâtlı versiyonu gibi ortaya konuluyor. Bunun temel sebebi ise İslâm iktisat tarihinin tam anlamıyla bilinmemesinden kaynaklanıyor” demiş.
İslâm iktisadının ‘insanlığı’ esas almış olması, hak yememeyi emretmesi, gelir dağılımını adaletli yapması çok önemli. En büyük tehlike ise, ‘İslâm ekonomisinin İslâm kapitalizmine’ çevrilmeye çalışılması! Aman dikkat.