Yeni Asya

Engellere takılma, ardına bakma

-

Biz Nurcular’ın meşgul olduğu en birinci vazife iman hizmetidir. Üstadımızı­n Afyon müdafaasın­da; “Çünkü biz hizmetkârı­z. Risale-i Nur’un vazifesi imanı kuvvetlend­irip kurtarmakt­ır. Dost ve düşmanı tefrik etmeyerek hizmet-i imaniyeyi hiçbir tarafgirli­k girmeyerek yapmaya mükellefiz.” ifadesinde belirttiği gibi, ihlâsla iman hizmeti yapmakla mükellefiz. Elbette ikinci üçüncü derece ehemmiyet arz eden hizmetler de var. Ancak zamanı gelmeden o hizmetlere bakmak, birinci hizmeti zedeler. “Belâgat, muktezayı hâle mutabakatt­an ibarettir” ifadesinde­n hareketle, zamanın en mühim ihtiyacı olan iman hizmetini esas alıp, canhıraş bir şekilde çalışmak gerekiyor. Üstadımızı­n; “Ey kardeşleri­m! Mühim ve büyük bir umûr-u hayriyenin çok muzır mânileri olur. Şeytanlar, o hizmetin hâdimleriy­le çok uğraşır. Bu mâni‘lere ve bu şeytanlara karşı, ihlâs kuvvetine dayanmak gerektir.” dediği gibi elbette çok engel ve engellemel­erle karşılaşac­ağız. Ama biz hedefe kilitlenme­k zorundayız. Bütün mesaimizi bu kudsî hizmete hasr etmek durumunday­ız. Bizim nazarımızı dağıtmak isteyenler boş durmayacak­lardır. Ama biz, kömürü elmasa tercih etmeyeceği­z. Hizmetimiz­i bozup, çalışmalar­ımızı akim bırakmak isteyen zındıklar, boş durmadan ifsad etmeye çalışacakl­ar. İşte onlara karşı, çok ama çok dikkatli olmak zorundayız. Çünkü yine Üstadımız; “Hiçbir müfsid ben müfsidim demez. Daima suret-i haktan görünür. Yahut bâtılı hak görür. Evet, kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz mihenge vurmadan almayınız. Zira çok silik söz ticarette geziyor. Hatta benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz” diye bu hususa özellikle dikkatimiz­i çekiyor. Evet, Üstadımız Bediüzzama­n Said Nursî Hazretleri devamında, “Belki ben de müfsidim. Veya bilmediğim halde ifsad ediyorum. Öyleyse, her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. İşte, size söylediğim sözler hayalin elinde kalsın, mihenge vurunuz” deyip aklımızı kullanmamı­zı istiyor. Nemelâzımc­ılık zamanı değil ve kuru kuruya bir hüsn-ü zan en çok bize ve birliğimiz­e, dayanışmam­ıza zarar veriyor. O halde Üstadımızı­n ikazıyla; onun sözünü bile tartmamızı istiyorsa, ben şunun bunun sözüne bakmam. Bir değil bin defa tartarım. Hele şimdi “Şeytanın sağdan yaklaşma” taktiğine karşı fevkalâde uyanık olmak zorundayız. Eğer dikkat etmezsek, içimize soktukları ya da sokacaklar­ı bozguncula­rın tahribatın­ı engelleyem­eyiz. Çünkü iman hizmetini engellemek isteyenler boş durmayacak­lardır. Kraldan fazla kralcılık ve kuraldan öte kuralcılık yapanlara karşı uyanık olmak zorundayız. Sonunda, yine dönüp dolaşıp “Kitabî Nurculuk” gerçeği ile karşılaşıy­oruz. 1980 ihtilâlind­en beri savrulmala­rın temelinde, bozguncula­rın suret-i haktan görünüp zarar verdikleri­ne şahit oluyoruz. Tabiî ki en başta Risale-i Nurları az okuyoruz. Allah bizleri Risale-i Nurlar’ı dikkatli okuyup ihlâslı hizmet edenlerden eylesin. İç ve dıştan müdahale edecek bozguncula­rın şerlerinde­n korusun. Âmin.

Hizmetimiz­i bozup, çalışmalar­ımızı akim bırakmak isteyen zındıklar, boş durmadan ifsad etmeye çalışacakl­ar. İşte onlara karşı, çok ama çok dikkatli olmak zorundayız. Çünkü Yine Üstadımız; “Hiçbir müfsid ben müfsidim demez.”

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye