Cennette cismaniyet
Risale-i Nurlar’ın birçok yerinde Cennet ve Cehennemin cismanî olduğu ifade ediliyor. Bunlardan bir tanesi açık ve net bir şekilde, neden cismanî olması gerektiği şöyle izah ediliyor, “Sual: Kusurlu, noksaniyetli, mütegayyir, kararsız, elemli cismaniyetin ebediyetle ve Cennetle ne alâkası var? Madem ruhun âli lezâizi vardır; ona kâfidir. Lezâiz-i cismaniye için bir haşr-i cismanî neden icab ediyor?” Cevaben Bediüzzaman şöyle diyor, “Çünkü, nasıl toprak suya, havaya, ziyaya nisbeten kesafetli, karanlıklıdır, fakat masnuât-ı İlâhiyenin bütün envâına menşe ve medar olduğundan bütün anâsır-ı sairenin mânen fevkine çıktığı gibi; hem kesafetli olan nefs-i insaniye, sırr-ı câmiiyet itibarıyla, tezekkî etmek şartıyla bütün letâif-i insaniyenin fevkine çıktığı gibi; öyle de, cismaniyet en câmi, en muhit, en zengin bir âyine-i tecelliyât-ı esmâ-i İlâhiyedir. Bütün hazâin-i rahmetin müddeharâtını tartacak ve mizana çekecek âletler cismaniyettedir. Meselâ, dildeki kuvvei zâika, rızık zevkinde, envâ-ı mat’umat adedince mizanlara menşe olmasaydı, herbirini ayrı ayrı hissedip tanımazdı, tadıp tartamazdı.”1
Cennet ve Cehennemin cismanî olduğu âyet ve hadislerle sabittir. Vakit geldiğinde ikinci kez de cismen dirileceğimiz âyet-i kerimede şöyle ifade ediliyor, “Bir de onlar dediler ki; sahi biz, bir kemik yığını ve kokuşmuş bir toprak olmuş iken, yeni bir hilkatte dirileceğiz, öyle mi?”, “Öncekiler, ‘Ölüp toprak ve bir yığın kemik olduğumuzda mı diriltileceğiz?’ demişlerdi.”
Asıl hayat ahiret hayatı olduğu için, “Orada canların çekeceği, gözlerin zevk alacağı her şey vardır” âyetine medar olan Cennette, elbette ki tam manasıyla zevklerin duyulması için cismen de olacağız. Esmâ-i İlâhiyenin tecelliyâtını hissedip bilmek, zevk edip tanımak cismaniyetsiz olmaz. Nihayetsiz lezzetleri hissedecek istidatlarımız cismaniyetle mana kazanacaktır. Mertebeler hadsizdir, en güzel derecelerde bulunmak duâsıyla.
Dipnotlar:
1) Sözler, s. 671-672.
2) İsrâ, 17/49 - Mü’minûn, 23/82. 3) Zuhruf, 43/71.