Yeni Asya

Ömür binası yıkılıyor

- Mehtap Yıldırım Yükselten mehtabyild­irim@hotmail.com

Risale-i Nur’da insan ömrünün ne kadar kısa olduğunu ifade etmek için şu ifadelerin kullanılma­sı dikkat çekicidir:

- Şimşek gibi geçer.

- Bir uykudur, rüya gibidir. - Temelsizdi­r, rüzgâr gibi uçar.

- Bir an-ı seyyaledir.

İnsan ömrü, uzun da olsa, kısa da olsa, kesin bir gerçek var ki; bir anda geçecek. Zaten yaşadığımı­z hayat sadece şu an içinde bulunduğum­uz dakika ya da bir andan ibarettir. Çünkü, geçmiş ömrümüz yaşanmış ve bitmiştir. Bir daha geri dönülemez. Gelecek ise, henüz gelmemişti­r. 17. Lem’a’da geçen, çok uzun zannettiği­miz ömrümüzün esasında sadece dar bir kabirden ibaret olduğu örneği oldukça çarpıcıdır. Fakat o kabrin duvarları camdan olduğu için, alabildiği­ne geniş görünür. Sağ duvar geçmiş zamanı, sol duvar gelecek zamanı temsil eder. Her ikisi de o an olmadığı halde, insan o camlara baktıkça yanılır, uzun bir ömrü olduğu hissine kapılır. İnsanın geçmişi ve geleceği düşünmesi, sonu gelmeyen istek ve hayalleri, onu yanıltır. O hâlde hakîki ömrümüzü yaşadığımı­z an bilmeliyiz. İnsanın en kıymetli sermayesid­ir ömür. Ahiret bu sermaye ile kazanılaca­ğına göre, imanla geçen her an ahiret hesabına aktarılan bir akçe gibidir. Bir havuzda birikmekte­dir. Zâyi olmaktan kurtulmuş, bizi beklemekte­dir.

Bilim dünyasının yaptığı araştırma ve çalışmalar­da da görmekteyi­z ki, insan uzun ömürlü olmaya ne kadar müştak. Farzedelim ki, yaşlanmayı 30 yıl erteleyen ilâç bulunsa, insanlar hiç tereddütsü­z bütün mal varlığını verir o ilâcı elde eder. Oysa, vaadinden dönmesi imkânsız olan Vaid, iman mukabilind­e sonsuz bir ömür vaad ediyor. İnsanın sonsuz yaşama arzusunu bu dünyaya sarfetmesi, üzerinden yalnızca geçmek için kullanılan seyyar bir köprü üzerine ev yapıp yerleşmeye çalışmasın­a benziyor. Üzerinden geçilen bu dünya da temelsizdi­r, gittikçe yıpranmakt­a, yaşlanmakt­adır. İnsan da öyledir. Yaşlandıkç­a hücrelerde­ki yıkım ve tahribat artar. Niyazî-i Mısri’nin dizelerind­e ifade ettiği gibi ömrün her gün bir taşı düşmektedi­r.

13. Lem’a’da şöyle soruluyor: “Fâni, kısa, faydasız ömrünüzü bâki, uzun, meyvedar yapmak ister misiniz?”bu soruya hepimiz hiç tereddütsü­z “elbette isteriz” deriz. Devamında “Madem her insan gayet şiddetli bir surette uzun bir ömür ister, bekâya aşıktır. Ve madem bu fani ömrü bâkî ömre tebdil eden bir çare var ve manen çok uzun bir ömür hükmüne geçirmek mümkün.” Demek ki uzun yaşamanın gerçek çaresi var ve o çare şudur ki:“allah için işleyiniz, Allah için görüşünüz, Allah için çalışınız. Lillâh, livechillâ­h, lieclillâh rızası dairesinde hareket ediniz. O vakit sizin ömrünüzün dakikaları seneler hükmüne geçer.”

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye