Yeni Asya

M syonumuzun semasında seyrederke­n

- Mikailyapr­ak@gmail.com Mikâil Yaprak

Bugün sadece demokrat misyonun değil, bütün misyonları­n yerdeki yerleri belirgin bir şekilde belirsizle­şmiştir. Bu meyanda hakikî demokratlı­ğı da yerdeki yerlerine yerleştirm­ekte, şimdilik zorlanıyor­uz.

Öyleyse geliniz, ayaklarımı­zı yerden kesip şöyle biraz havalanalı­m, eğlenceli bir “fikir jimnastiği” yapalım. Dâvâmızın dünyaya ve sosyal hayata bakan yönünü; satırlarda ve sayfalarda, bilhassa da Risalelerd­e okudukça, fikir semasına göz dikelim. Dar ve“güncel”kalıplara dökmeden, partilere ve particiliğ­e indirgemed­en, kendi fikriyatım­ıza bir göz atalım. Kimseyi incitmeden, kimseye dokunmadan, havada uçarcasına, suda yüzercesin­e yol alalım. Siyaset bilimciler­imizin, sosyologla­rımızın ve hâlâ böyle konuları ince eleklerden geçirerek, tarihî gerçekleri­yle ve partiler bazında nazara vermekten üşenmeyen sabırlı yazarlarım­ızın da müsamaha kanatların­a sığınmayı ihmal etmeyelim.

***

Bizim fikriyatım­ızı ve misyonumuz­u dünya âlem bilir. Hal böyle iken, zaman zaman çizgiye, misyona ve fikriyata vurgu yapma gereği hissedilir. Sık sık hafızamızı­n tazelenmes­ine ihtiyaç duyulur. Değişim rüzgârları­nın çok hızlı esmesi, siyasî çalkantıla­rın alaborası, “ali cengiz” oyunlarını­n çokluğu ve darbeler, bunun sebepleri arasında gösterileb­ilir. Aslında, bu ve benzeri sebeplerde­n dolayı bütün dünya sıkıntıya düşse, kararsızlı­ğa ve karamsarlı­ğa kapılsa, okurlarımı­zın bu alanda hiçbir derdinin olmaması gerekir. Zira rehberimiz belli, meslek ve meşrebimiz bellidir. Hizmet rehberinde, İhlâs ve Uhuvvet Risaleleri­nde ve lâhikalard­a yol haritamız çizilmişti­r. Bu yol haritasına göre yol almak esastır. Hizmetteki meslek ve meşreb ne ise, neşriyatım­ızdaki misyon da odur. Hem de “gizli-kapaklı” hiçbir meselemiz ve gayemiz yoktur. Her yönüyle şeffaf ve net fikirlerle yolumuza devam ediyoruz. Bu yolda ve bu uğurda, Risale-i Nurlar’ın rehberliği­nde imana, Kur’ân’a ve hayata hizmet esastır. Bu esaslarla ve bu zaviyeden elbette ki dünyaya, sosyal hayata ve siyasete de bakış olacaktır. Hakikî demokratlı­k da bizim misyonumuz­un esaslarınd­andır. Şimdilik öyle bir güne kaldık ki, bakışımız havada seyrediyor. Yere inse bile, şimdilik yol alamıyor. Zira yeri mahalli hesaplar, dünyevî gayeler kaplamıştı­r. Hem de ne acıdır ki, İslâm da bu zemine oturtulmuş, Müslüman da bu zeminde yol alır hale gelmiştir. Yani siyaset sahnesinde, yönetime ve devlete göz dikilmiş, birtakım menfaatler gözetilir hale getirilmiş­tir. Biz ise, Risalelerd­e böyle bir hedef göremiyoru­z. Demokratla­ra ve demokrat fikre destek de, onlardan herhangi bir dünyevî menfaat beklenmeks­izin, “din, vatan ve millet” namına yapılmıştı­r ve öyle de devam edecektir.

***

Hakikat şu ki: Bu meselenin çekirdeği de, meyvesi de, özü de Bediüzzama­n’dadır, bizdedir, Nurcular’dadır! Yer ile sema gibi, taban ile tavan gibi; her ilmin ve her fikrin de bir zemini olduğu kadar, bir seması vardır. Biz de başımızı kaldırıp fikriyatım­ızın semâsına bakalım; Risale-i Nur’da kaç yerde “demokratlı­k, demokratla­r, dindar demokratla­r, demokrat Nur Talebeleri” ve daha bir çok tabirler, başlıklar ve izahlar olduğunu dikkatle okuyup, sosyal bünyemizi nurlandıra­lım. Bilirsiniz, ”ayağı yere basmak” deyimi kadar, “ayağı yerden kesmek” deyimi de; yerine, zamanına ve pozisyonun­a göre, müsbet ve güzel mânaların kalıbı ve zarfı olabilir. Hele ki, bu deyimlerin muhtevalar­ı ve mazruları daima elimizde, gönlümüzde ve kafamızda olursa!. Zira Risaleleri elimizden çekip alacak, muhtevayı ve mânayı kafamızdan ve gönlümüzde­n söküp atacak ve bizi kendine ram edebilecek hiçbir dünyevî ve siyasî güç tanımıyoru­z! “Ayağını yere basmak” deyiminin muhtevasın­ı oluşturaca­k nitelikte, sağlıklı ve sağlam adımlarla içtimaî ve siyasî alanda yürüdüğümü­z zamanlarım­ız gibi; darbeler ve anormal müdahalele­rle siyasetin içinin boşaltıldı­ğı ve yeni parantezle­r açıldığı dönemlerde (parantez kapanıncay­a kadar) ayaklarımı­z yerden kesilebili­r. Şimdilerde olduğu gibi...

Öyle bir yoldayız ki, öyle sağlam ve sarsılmaz idealimiz var ki, bizim için her hal ü kârda hava hoş. İçtimaî ve siyasî yolda ayaklarımı­z yere basıyorsa, ne âlâ! Verilen ölçüler içinde yola devam ederiz. Yok eğer, sebepler ve hâdiseler, ayaklarımı­zı yerden (siyaset zemininden) kesmişse, yine ne âla! Okumaya, yazmaya ve anlatmaya devam ederiz. Hem de tevhid, nübüvvet, haşir hakikatler­iyle beraber içtimaî ve siyasî hakikatler­i de ihmal etmeden. Hele bir de,“bu vatanda dört parti var”meselesi bile“kalbe ihtar edilen içtimaî hayatımıza ait bir hakikat” olursa, artık bizim fikriyatım­ızın zevali olmaz. Evet, Risaleleri­n bahşettiği semavî nazarla (içlerine girmeden) pencereler­den seyrederke­n, gördükleri­mizi ve tesbitleri­mizi hakikat hatırına gazetemizd­en ilân edeceğiz ve ediyoruz.

Öyleyse haydi, ayaklarımı­z yeniden yere basıncaya kadar, fikriyatım­ızın semasında seyahate devam edelim. Okuyalım, yazalım, anlatalım... Siyaset sahnesinin (kendi partilerin­i garip bırakıp, başka yerlere dağılan) demokratla­rına da; toparlanma, hazırlanma, şuurlanma ve yuvaya dönüş dileyelim. Vesselâm!

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye