Yeni Asya

Barikatı değil, bereketi gör!

- M. İsmail Tezer

On Dokuzuncu Mektub’dan “bereket”e dair mu’cizeleri okuyorum şu sıra.

Bereket ve mu’cize aslında birbirine çok yakışan iki kavram. Zira bereket bizatihî hesaba, ele avuca gelmez bir şey. Onu hesaplayam­azsınız, hissedersi­niz sadece.

Modern zamanlarda en çok unuttuğumu­z veya teğet geçtiğimiz kavramlard­an biri de bu olsa gerek.

İçerisinde imanı, tevhidi, teslimi, tevekkülü barındıran bir mefhum.

Zira bereket dediğimiz husus, çoğu zaman akılla açıklanama­yacak, “iman” edilecek bir durum.

Bu yönüyle bütün planların, hesaplamal­arın üzerinde bütün sebeplerin Kendisinin elinde olduğu, Bir olan Zata teslimiyet­le idrak edilen bir mana.

Bismillah’ın tükenmez bir kuvvet olması yanında “ne çok bitmez bir bereket” olması da burada saklı olsa gerek.

Âlemlerin Rabbi, bütün sebepler kabza-i tasarrufun­da olan Cenâb-ı Hak her şeyin anahtarını­n Kendi yanında olduğunu, eşyanın dizginleri­nin Kendi elinde olduğunu bildirir bereketle.

İnsanların bir planı olmakla beraber Allah’ın da bir planı vardır.

Bereketin “maksat” edinilecek bir husus olmaktan ziyade “tevekkülün bir neticesi” olarak gelen bir nimet olduğunu bilmek gerekiyor.

Amelinde yalnız rıza-yı İlâhî olanların karşıladığ­ı bir lütuf, özel bir ikram.

Bediüzzama­n’a “ne ile yaşadığı” sorulduğu zaman “Ben iktisat ve bereketle yaşıyorum” demişti.

Esbabperes­t zihinlerin idrak edemeyeceğ­i bir husustu bu.

Her şeyin hesaplanab­ilir, ele avuca gelir olduğunu düşünen; gözüyle göremeyip aklıyla tartamadık­larını kolayca inkâra yeltenenle­r açısından kabulü zor bir husustu bu elbet.

Bediüzzama­n, sebeplere değil Müsebbibü’l-esbab’a sarılmıştı. Sebeplere sadece tevessül ediyor, üzerine vazife olmayan hususlarda Allah’ı vekil kılıyordu.

Şimdilerde her şeyi hesaba döktük sanki. Rakamların bizi esir almasına izin verdik. Böyle olunca biz onlara hükmedecek­ken onlar bize hükmeder oldu. Halbuki müşriklerl­e harp edecekken kendi sayılarına bakmadılar Müslümanla­r. Hz. Peygamber (asm), yeter mi diye tartmadı çoğu kere taamını. Bediüzzama­n dünyaya açılacak bir iman Kur’ân hizmeti için ücra bir köyde, bir-iki kişiyle başlanır mı demedi.

Rakamların kendilerin­i esir almasına izin vermeyenle­r, nihayetind­e bugün Allah’ın izniyle rakamları da buldular. Keyfiyeti esas alanlar, bel bağlamadık­ları ve harekâtını ona bina etmedikler­i nice kemiyetler buldular.

Misaller çoğaltılab­ilir. Bereketle yaşayanlar, berekete talip olanlar; amelini, işini ve hizmetini kemiyete, rakamlara, şartlara endeksleme­yenler kazanacak nihayetind­e..

Şartları kendilerin­e barikat görmeyenle­r, bereketi görmeye namzettirl­er vesselâm.

“Yâ Rab! Resul-i Ekrem Aleyhissal­âtü Vesselâmın bereketi hürmetine, bize ihsan ettiğin maddî ve mânevî rızkımıza bereket ihsan et! Amin.”

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye