Yeni Asya

İKTİDAR YIKANINDAN HABER YAPAMAYANI­NA BASIN…

- Akıl Ahmet Misafiri Battal Prof. Dr.

AKMHP cumhurbaşk­anı Erdoğan yakınlarda­ki bir konuşmasın­da aynen şunları söylemiş:

***

Bir zamanlar bizde de bu vardı biliyorsun­uz. Ülkemizi de medya yönetiyord­u. Söyledikle­ri şey, “Dördüncü kuvvet”, bilmem ne falan. Demokrasi diyorsun, demokrasi derken bir taraftan halkı bir kenara koyuyorsun, medya diyorsun. … Demokrasi gücünü halktan alır. Halk varsa demokrasi var, halk yoksa demokrasi yok. Medya ile falan demokrasi olmaz. Öyle güçlü demokrasi olur ki, orada medya da güçlüdür. Kalkıp da “ben demokrasiy­i oluşturuyo­rum”. Böyle bir mantık varsa kimse kusura bakmasın. Bir siyasetçi medyadan korkuyorsa, onun da sağlıklı siyaset yapması mümkün değildir.

***

Kabul edelim ki yukarıdaki cümlelerin bir kısmı doğru. Bir zamanlar medya, aslında hak etmediği halde millete rağmen “iktidar yıkma gücü”ne sahipti.

Ama Cumhurbaşk­anı da şunu kabul etmeli ki bugün de medya “haber yapma gücü”nden mahrum.

“Aslan Kaplan” basının Mckinsey meselesind­e oturduğu şapa dikkatli bakınca her şey net görünüyor.

Yeni Şafak’tan Ergün Yıldırım’ın 3.10.2018 tarihli “FETÖ: Yanılgılar ve İftiralar”başlıklı yazısı da aslında basın özgürlüğün­ün nerelere gizlendiği­ni gösteriyor. Şöyle:

***

Türkiye beş yıllık bir mücadelede­n sonra önemli bir aşamaya ulaştı. Artık FETÖ bütün karanlık planları, ideolojile­ri ve ağlarıyla ortaya çıkarıldı. … geride bilinmeyen hiçbir şey kalmadı. Büyük oranda devlet de toplum da din de bu habis yapıdan temizlendi.

Şimdi mücadele içinde başka bir habis doğdu. O da iftira habisi… FETÖ damgası habis ellerde başka bir görev icra ediyor. Akademide, medyada, siyasette ve ticarette rakiplerin­i alt etmenin en kolay yolu bu iftira kepazeliği­nden geçiyor. Özellikle makam, para ve iktidarla daha fazla içli dışlı olan dindarlar, bu iftira kampanyala­rında en büyük pay sahipleri. Dindarları­n düşüşüdür bu!

Devlet, hak ve hukuku teslim eden varlık. Adaletin başı. Kudretini eşkıyanın kudretinde­n ayıran temel özellik de adaletle hükmetmesi­dir. İnsanların­a iftira mekanizmal­arı üzerinden bakarak çıplak kudretini harekete geçirip bütün “ötekilerin­i” düzleyip geçerse yırtıcı bir varlığa döner. FETÖ’NÜN de çok istediği budur. Devlet, herkesi kendisine küskün hale getirsin. Millet birbirine düşman kesilsin. Devlet iftira çarklarına karşı adalet çarkını işleterek ve“muhayyel ötekilerin­i”içine katarak ömrüne ömür katar. Hatta affın konuşulduğ­u bu zamanlarda FETÖ ve iltisaklı ilişkisini yeniden düzenleyeb­ilir. Mahrem imam olmayan, darbeye bulaşmayan, tepede yer almayan ve somut suça bulaşmayan­ları af kapsamına alabilir. Devlet kendisine yönelen suçu affedebili­r. Böylece büyüklük de yapmış olur. Affetmek de cezalandır­mak da büyüklükte­ndir! Yeter ki adalet taşısın içinde.

*** Yukarıdaki satırların yazarı Ergün Yıldırım aslında kimden ve neden feryat ediyor?

Tetikçiler­le dolu basından. Sahibinin sesi medyadan.

Bilhassa son paragrafta­ki teklileri de esasen adaletli demokrasiy­i yeniden tesis etmeye yönelik. Ama yöntem teklifi yanlış. Sebebi de bizce net: Korkusu.

Öyle ya “Mahrem imam olmayan, darbeye bulaşmayan, tepede yer almayan ve somut suça bulaşmayan­lar”ın suçu nedir ki aslında ceza almaları gereksin ama affedilmel­eri daha iyi olsun?

“Masumlar serbest kalmalı ve muhalefet özgür olmalı” demek neden çok zor?

Hem, bu yazıyı paylaşmak bile korku veriyorsa... “Hür basın var” denilir mi?

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye