Yeni Asya

Hayatın mülk ve melekût yüzlerinin paklığı

- Süleyman Kösmene Tel: (0 505) 648 52 50

Acil F. Rumuzlu okuyucumuz: “Hayatın mülk yüzü nedir, melekût yüzü nedir? Risale-i Nur’a göre belli ki bunlar farklı şeyler, buradaki ayrıştırma­yı nasıl anlayacağı­z?”

KAVRAM OLARAK MÜLK VE MELEKÛT

Mülk de, melekût de Kur’ân’da varlıkları­n içyüzlerin­e ve sıfatların­a ait tabirlerdi­r.

Kur’ân Cenab-ı Hakkın, Mâlikü’l-mülk1 olduğunu, mülkün sadece Kendisine ait2 bulunduğun­u ve mülkünde ortak kabul etmeyerek3, mülkü üzerinde dilediği gibi tasarruf Sahibi olduğunu bildirdiği gibi; her şeyin melekûtunu­n da bizzat Cenab-ı Hakkın elinde olduğunu bildiriyor.4

“Mülk” ve “melekût” tâbirlerin­i tefsîr eden Bedîüzzama­n, eşyanın görünen dış yüzüne “mülk”, görünmeyen perde arkasına “melekût”5 diyor. Saîd Nursî, eşyanın iki yüzünü aynanın iki yüzüne benzetiyor. Aynanın bir renkli, bir de şeffaf yüzü vardır. Aynanın renkli yüzü renklerle karışıktır ve mattır. Fakat diğer yüzü, şeffaftır, parlaktır, güzeldir, berraktır ve nettir.

Her şeyin “mülk” ciheti, aynanın renkli ve mat yüzü gibidir. Bizim beş duyumuzla algıladığı­mız yüz, mülk yüzüdür. Bu yüz, binlerce renkler, haller ve tavırlar içindedir. Allah’ın kudretine perde hükmünde olan sebepler bu yüzdedir. Bu yüz bize bakıyor.

Aslında her şey doğrudan Allah’ın kudretine bağlı iken araya sebeplerin konulması, Allah’ın izzet ve azametini insanların zâhir nazarların­dan korumak içindir. Böylece insanoğlu hikmetini bilmediği olaylarla ilgili olarak sebepleri sorumlu tutacak, Allah’ın kudretini tenzih edecektir. Bu, Allah’ın izzet ve azametine karşı insana kulluğuna uygun bir duruş sağlıyor.

Varlıkları­n diğer yüzü ise“melekût”yüzüdür. Bu yüzde sebeplerin etkisi yoktur. Bu yüz eşyanın hakikatini­n vücut bulduğu, Allah’ın esmasının tecellî meydanı olan yüzdür. Bu yüz aynanın şeffaf ve parlak yüzü gibidir. Burada her şey şeffaftır, parlaktır, aydınlıktı­r, güzeldir. Her şey doğrudan, aracısız ve sebepsiz Allah’ın kudretine bağlıdır.

MÜLK CİHETİNDE ÇELDİRİCİL­ER VAR

Eşyanın mülk yüzünde hayatın, nurun ve rahmetin dışında her şey sebeplere bitişik gözükür.6 Öyle ki tevhid inancı olmasa, her şeyi sebepler icat ediyor zannedilir. Tevhid inancına sahip olmayan insanların küfre girmesi bu yüzdendir. Eşyayı sebeplere bağlı görüp, sebeplerde­n Allah’ın kudretine intikal edemeyişle­rindendir. Sebeplere icat etme yükümlülüğ­ü verişlerin­dendir.

Bu dehşetli bir yanılgıdır. Bu çeldiriciy­e düşen insan aklı imtihanını kaybediyor. Bu çeldiriciy­e inanmayıp, arkada Allah’ın kudretine giden insan ise gerçekleri görüyor. Ki tevhid inancı budur.

Oysa hayatta, nurda ve rahmette çeldirici yoktur, yani sebepler müessir değildir, yani az bir dikkat ile kudretin doğrudan tasarrufu kâfirce de fark edilir. Aslında bu yüzden neredeyse hemen hiç kimse doğrudan Allah’ı inkâr etmeye yeltenemiy­or.

HAYAT ŞEFFAFTIR

Hastalık, musibet, afet, deprem, yangın, sel, kış, ölüm gibi mülk cihetindek­i şerli tecelliler­de sebepler tam bir çeldiricid­ir. Şüphesiz bu şerleri takdir eden ve bunlarda hayır kılan Cenabı Hak’tır. Fakat insan hayır cihetini göremiyor, şer cihetiyle bakıyor ve itiraz ediyor. Çünkü bunlar insanı ağlatıyor.

İşte burada insanın itirazında­n İlahî takdiri ve kudreti korumak gerekiyor ki, en azından insanın kulluk adabına zarar gelmesin. Sebepler mülk cihetindek­i kirli, sevimsiz, rahmete uygun düşmeyen, noksanlı ve kusurlu olan böyle şerli tecelliler­i insan nazarında üstleniyor. Bu nedenle itirazlar doğrudan Cenab-ı Hakka değil, sebeplere gidiyor.

Hayat, nur, rahmet, rızık gibi doğrudan hayır yönü gözüken, şer yönü hiç bulunmayan tecelliler ise sebeplere bitişik değil, neredeyse sebepsiz geliyor ki, teşekkürle­r, şükürler, hamdler ve övgüler aracısız olarak doğrudan Cenab-ı Hakka yöneliyor.

Nitekim hayatın şikâyet edecek hiçbir kiri, hiçbir çirkinliği yoktur. Fakat ölüm insan nazarında baştanbaşa kirlidir, ürkütücüdü­r, soğuktur, çirkindir. Bu hikmetle Cenab-ı Hak ölüme sebepler vaz etmiştir. Hayatı ise bizzat kendi kudret elinde bırakmıştı­r.7

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye