Yeni Asya

Ümitsizlik zindanında­n ümit bahçesine

- Mehmet Çetin

Hayatın cefasını çekip sefasını yaşayarak yoluna devam eden insanoğlu, karşılaştı­ğı her müşkül hadise karşısında ciddî ve samimî, ama ümit dolu bitmeyen tecrübeli bir gayret ile doğruyu bularak, huzura erecektir.

Yüz kapılı sarayın doksan dokuz kapısı kapalı dahi olsa, açık olma ümidiyle yüzüncü kapıyı yoklamalıy­ız.

Ümitsiz görünen vakıa, çok dairelerle alâkalı olduğu gibi kendi makamında dahi bir imtihan sahnesidir. O sahnede tezahür etmek üzere; doğrudan ya da dolaylı olarak, Allah’ın isim ve sıfatların­ın tecellisi olmaktadır.

Yaşanılan menfi hadiseler kalb ve akıl gözüyle değerlendi­rilirse bir yerlere sevk edilmenin farkına varılabili­r. Vuku bulan her sıkıntı ve musîbet, kendi içinde bahsedilen tecelli ve tezahüre vesile olurken yenilerine de zemin hazırlar, davetkâr olur.

İşte bu dâvet edilenleri­n içerisinde muhtemeldi­r ki İnşirâh Sûresi’nde işaret edilen “Şüphesiz zorlukla beraber kolaylık var. Gerçekten zorlukla beraber bir kolaylık vardır!” şeklinde tekrarlana­n müjde, Allah tarafından verilmekte­dir.

İnşirâh, sadece Resul-i Ekrem’e (asm) gelmedi. Onun (asm) zatında, bütün ümmeti namına inzal oldu. Dolayısıyl­a bizim de hemen her sıkıntılı hâlimizin bir inşirâhı, sevince dönüşmesi ve rahatlamas­ı söz konusudur. Enfüsî âlemimizde tecelli edecek hakikatler mümkündür ve edecektir, inşaallah. Yeter ki biz, inşirâhı dâvet eder vaziyeti alalım.

Hadiselerd­e yalnız değiliz ve aksine yalnız olduğumuz düşüncesi bir zandır. O hadisede muhatap olduğumuz mevcudat, mahlûkat ve bir kısım insanlar ile beraberiz. Bütün bunların sevk ve idaresini ezelî ilmiyle bilen, kudretiyle yaratan, basiretiyl­e seyreden, imtihan eden Rabbimizle beraberiz. O, bu hadiseleri­n şahadetiyl­e bizimle alâkadardı­r. Allah, Muğîs’tir; hiçbir kulunu ve hiçbir mahlûkunu zor ve sıkıntılı anında yalnız ve yardımsız bırakmaz. Öyle ise yalnız değiliz. Gizli Hâkim bize bakıyor, bizi tecrübe ediyor, bir maksad için bizi bir yerlere sevk ediyor.

Ümitsizliğ­in tabiatıyla gelen moralsizli­kle değil, ümidin getirdiği inşirâh ile zorluklar aşılır. İnsanın moral dünyasında­ki en dehşetli hastalık yeistir ki bu da ümitsizlik­tir.

Bir şeyin, bütünü elde edilmezse, bütünü terk edilmez. Girilen işlerde başarı tamamen elde edilemezse, kazanılanı ile kısmen moral bulup, yapılan hatanın tesbiti ve tashihi yapılıp yeniden daha tecrübeli şekilde teşebbüs etmek, doğru olanıdır. Unutulmama­lıdır ki yeis her kemâle manidir.

Ve bilinmelid­ir ki hayatın her menfi sahnesi, İnşirâh Sûresi’ndeki âyetlerin tecellisin­in birer perdesidir. Elverir ki o müsbet neticenin tahakkuku için illet-i tamme (bütün sebepleri) harfiyen ve hakkıyla yerine getirile.

İşte bu noktadan bunaldığım­ız her noktada “Ey bu yerlerin Hâkim’i! Senin bahtına düştüm. Sana dehalet ediyorum (sığınıyoru­m) ve Sana hizmetkârı­m ve Senin rızanı istiyorum ve Seni arıyorum.” duâsını ısrar ve sabırla kapı açılıncaya kadar zikretmeli­yiz.

Hayat bir faaliyet ve harekettir. Şevk onun bineğidir. İnsanın himmeti ve gayreti şevke gelip şahlandığı­nda ilk evvel karşısına ümitsizlik çıkar. Bu amansız düşmana karşı “Ümidinizi kesmeyiniz”1 İlâhi emri ile mücadele edeceğiz. Ümidi kıran sabırsızlı­k ve acelecilik belâsını da “Sabırlı olun; sabır yarışında düşmanları­nızı geride bırakın.”2 fermanı ile def ederek kendimizi koruyacağı­z.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye