ÇOCUK VE TEMAYÜLLERİ
Herçocuğa Cenâb-ı Hak’tan bir ikram ve ihsan olarak; kabiliyetler, temayüller, meyiller, yapma istekleri, yapmama arzuları, algılama veya reddetme duyguları insanın hayalinin yetişebileceği yere kadar, aklının düşünebileceği kapasite de elinin ve fiilinin uzanıp yapabileceği miktarlarda ve sonsuz seçenek sayılarında verilmiştir.
Çocuğun Allah tarafından verilmiş öz malı, sermayesi olan bu fitrî/ yaratılıştan gelen lâtifelerinin/duygularının önüne set çekmek, önlemeye, mani olmaya çalışmak hele hele inkâr ederek, yok kabul edip; akıl almaz bir işi yapmaya kalkışmak fıtrata, eğitime, terbiyeye ve her türlü öğrenilmiş bilgiye karşı koymak ve varlıklarını hiçe sayarak çocuğun aksi ve ters fiillere yönelmesini sağlamaktır.
Evet, insan çocuk yetiştirirken temayüller konusunda sadece kendi bilgileri, kendi anne-babasının tatbikatları ve çevre faktörlerinin tecrübelerine güvenerek; çocuğunu yetiştirmeye kalkarsa bu konuda çok kısır kalır. İllâ ki ebeveyn ve öğretmenler çocukların kabiliyetleri, temayülleri konusunda özel bir çalışma yapabilmelidirler. Çocuk neyi sever, neyi sevmez, kabiliyeti ne kadardır,? Hangi fiillere, temayülleri vardır. Bunların bir plân ve program dahilinde muhakkak tesbit edildikten sonra çocuğun kabiliyetlerine, ve isteklerine muhatap olunabilmelidir.
Bu kabiliyet ve temayüllerin tesbiti konusunda anne-baba eğitimciler ve özellikle öğretmenler geç kalmamalıdır. Eğer geç kalınırsa çocuğun kendi duygu, kabiliyet ve temayüllerinin farkına varması hadisesi gerçekleşir ki, terk ettirmek ve yeniden yönlendirmek çok kolay olmaz, zorlaşır.
Öyle veya böyle tesbit edilen kabiliyet ve meyillerin olumlu, müsbet olanlarının iyice yerleşmesine, kabullenilmesine çalışılmalıdır. Eğer menfiye, kötüye, fenaya ve zararlıya meyiller, kabiliyetler varsa ve gelişmeye başlamışsa muhakkak ıslah edilmeye, iyileştirmeye ve yönlendirmeye çalışılmalı.
Fenalığın yanında ve yerinde iyiliğin netice verebileceği meyil ve kabiliyetlerden örnekler, tecrübeler ve ibretli fiiller, haller çocuğu direkt muhatap almadan onun göreceği, yapacağı, duyacağı şekil ve tarzlarda sergilenebilmelidir.
Asrın imamı, müceddidi Bediüzzaman’ın bu konuda ki şu tesbitleri başucu bilgi kaynağı olarak çocuk terbiyesinde de kullanılabilmelidir: “İşte tahmin ederim ki, nasihlerin nasihatlarının şu zamanda tesirsiz kaldığının bir sebebi şudur ki; ahlâksız insanlara derler: ”Hased etme! Hırs gösterme! Adavet etme! İnat etme! Dünyayı sevme!”yani fıtratını değiştir gibi zahiren malâyutak bir teklifte bulunurlar. Eğer deseler ki:“bunların yüzlerini hayırlı şeylere çeviriniz, mecralarını değiştiriniz.”hem nasihat tesir eder, hem daire-i ihtiyarlarında bir emr-i teklif olur.
Her çocuk terbiyesinin bu konuda ihmalleri ve eksiklikleri olabilir, ama kabul edilemez”. Bu bakımdan temayül ve kabiliyet eğitimleri muhakkak bir surette ahlâkî ve müsbet kabiliyet, temayül yönlendirmesi eğitimi çocuklarımızda okul dönemleri hatta anne kucağında verilebilmelidir. Bu çocuk eğitimi için sadece eğilim olmamalıdır. Bunu yaparken ahlâkî, dinî, tarihî ve millî bir terbiye icaplarının, gereklerinin yapıldığının farkına varılabilmelidir.