“SUÇUN şahsİlİğİ”nde ÇİFTE STANDART
OHAL Komisyonu’nun iki yıl süren OHAL döneminde, hiçbir hukuk devletinde olmayan fecaatle isimsiz sahte ihbarlara, gizli “istihbarat raporları” jurnallerine dayanan Khk’larla görevinden alınan 125 bin kamu görevlisinin müracaatından 36 binini inceleyip 33 bin 700’ü reddederek sadece 2.000 itirazı kabul etmesi, yeniden “irtibat ve iltisak” tartışmalarını gündeme getirdi.
Bilindiği gibi, sırf Millî Eğitim’in izniyle açılan okullara çocuğunu gönderen, siyasî iktidarı destekleyen mâlum grubun gazete ve dergilerine abone olan, kermes, kurban ve yardım faaliyetlerine katılan 100 binler kamu görevlisi ihraç edildi.
Daha önce suç olmayan, hatta devletçe / siyasî iktidarca tam desteklenen sözkonusu hizmetlere âileden birinin katılımı, OHAL Khk’larıyla “irtibat ve iltisak”la “suçun şahsîliği” hiçe sayılarak, eşler, kardeşler, babalar, anneler, kayınvalideler ve dedeler dahi suçlanıp tutuklandı. Hâlen KHK ile ihrâç edilenlerin büyük kısmını yargısız “suçlu” ilân edilenlerin yakınları oluşturdu.
Ne var ki, bu süreçte, yine aynı grubun okullarında okuyup mezun olan bazıları ise bakan yapıldı, özel üniversitelerde görev alanlar, çeşitli kurumların başına getirildi, getiriliyor. Bununla da kalınmıyor; bizzat 15 Temmuz “darbe girişimi”nde yer alıp hâlen yargılanan ve müebbet alan“darbeciler”in birinci derecede yakınları üst düzey bürokrasiye atanıyor.
Özetle, “darbe girişimi”nde bulunan “darbeciler”in birinci derecede yakınları, “suçun şahsîliği var”denilerek, bakan, büyükelçi, müsteşar, yüksek bürokrat atanırken, binbir emekle hak kazandıkları işlerinden sorgusuz - sualsiz yargısız infazla atılan 100 binlerin mâsum yakınlarına “irtibat ve iltisak”la “suçun şahsîliği” kuralı geçerli olmuyor.
Kısacası, hukukun temel kurallarından olan “suçun şahsîliği”nde çarpık “çifte standart”la vahim hukuksuzluklar ve zulümler fütursuzca işleniyor, adâlete, hukuka yazık ediliyor.