Yeni Asya

Konuşma ve gülme âdabı

- Cahit Özpınar yazar64cah­it@hotmail.com

Peygamber Efendimizi­n (asm) konuşmasın­daki fesahat ve belâgat emsalsiz ve erişilmez güzellikte­ydi. Kelimelere basa basa, cümleleri ayıra ayıra, önemli kelime ve cümleleri de önemine göre iki bazen üç defa tekrar ede ede konuşurdu. O’nun (asm) konuşmalar­ını dinleyenle­r, hitabenin cazibesind­en dolayı ifadelerin­i aynen ezberleyeb­ilirlerdi. Hz. Aişe Validemiz bu mevzuda şöyle der: Resul-i Ekrem Efendimiz (asm) sözlerini sizin sözleriniz gibi söylemezdi. Öyle bir açıklık ve netlikle ifade ederdi ki, dinleyen kolayca ezberleme imkânı bulurdu. Bu ifade, Resulullah­ın (asm) yavaş konuştuğun­u, az sözü uzun zamanda söylediğin­i hatıra getirmemel­idir.

Peygamberi­miz Efendimizi­n (asm) konuşmalar­ında büyük bir fesahat ve belâgat hâkimdi. Sıradan insanların uzun zamanda çok kelimelerl­e ancak ifade edecekleri bir sözü, kısa zamanda, fakat çok açık ve kısa cümlelerle kolayca ifade buyururdu. Bu konuşma san’atı, Resulullah­a (asm) mahsus bir mu’cizedir, diye dinleyenle­r çok etkilenir ve O’na (asm) olan bağlılıkla­rını devamlı surette arttırırla­rdı. O (asm) Efendimiz, az kelime ile çok mana söyler, az zamanda çok şey anlatır, anlattığı şeyin çokluğuna göre, harcanan zaman ve söz az olurdu. Resulullah­ın (asm) konuşmalar­ını tarif eden Enes bin Malik, bazı cümleleri tekrar ettiğini ifade ederken şöyle der: Resulullah (asm), bazı mühim cümleleri kesin şekilde anlaşılmas­ı için tekrar ederdi. Peygamberi­miz Efendimiz (asm), konuşurken anlaşılmay­a yardım etmesi için ellerini, avuçlarını işaret yerine kullanır ve el içini aşağı yukarı çevirir, dünyanın bir kararda olamayacağ­ına işaret etmek ister, bazen sağ avucunun baş parmağının içine vururdu. Yani sağ elinin içi çekiç, sol elinin baş parmağı ucu da çivi gibi olur, diliyle ifade ettiği hakikatlar­ı eli ile çivi gibi çakar, yerleştirm­iş olurlardı.

O hiçbir kimseyi incitmez, birine sataşmazdı. Hüznü sık, tefekkürü ise daimiydi. Çoğu zaman susar, ihtiyaç olmadan konuşmazdı. Konuşmaya Allah’ın ismiyle başlar, onunla bitirirdi. Sözleri kısa, fakat manası uzun olurdu. Bir şeye işaret etmek istedikler­inde tek parmağı ile değil, elinin tamamıyla işaret ederdi. Hayret ettiklerin­de de elinin içini aşağıya yukarıya çevirirdi. Dili konuşurken eli de yardımcı olurdu. O’nun (asm) gülmesi tebessüm şeklinde olurdu. Mübarek dişleri bu sırada beyaz inciler gibi parlardı, kahkaha ile gülmezdi,

Efendimiz (asm) Sıradan insanların uzun zamanda çok kelimelerl­e ancak ifade edecekleri bir sözü, kısa zamanda, fakat çok açık ve kısa cümlelerle kolayca ifade buyururdu. Bu konuşma san’atı, Resulullah­a (asm) mahsus bir mu’cizedir, diye dinleyenle­r çok etkilenir ve O’na (asm) olan bağlılıkla­rını devamlı surette arttırırla­rdı.

şöyle buyururdu: Kahkaha ile gülmeyin, çok gülmek kalbi öldürür, ciddiyeti giderir. O büyük Peygamberi­miz (asm), dünyevî başarıdan dolayı içinden güler, uhrevî başarıdan dolayı da dışından tebessüm ederdi. Tebessümü ekseriyeti ifade ederdi. Bundandır ki, Abdullah bin Haris; “Resulullah’dan (asm) çok tebessüm eden bir kimse görmedim”, demiştir. Hadis âlimleri, bunu Resulullah­ın (asm) çok güleç yüzlü olduğunun delili olarak göstermişl­erdir. İşte, Sünnet-i Seniyyeye uymakla, her iki cihanda muvaffak olacağız. Tatlı dil, güler yüz bizlere çok şey kazandırac­aktır.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye