Yeni Asya

EVDEKİ BULGURDAN OLMAK

- Av. Kadir Akbaş

Türkçe’de güzel bir deyim var. Bugün içinde bulunduğum­uz hali tam olarak ifade ediyor. “Aşırı hırs göstererek elindekini de yitirmek” anlamındak­i “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak” deyimi, hali pür melâlimizi nazara veriyor.

Şeklen kanunlara uygun biçimde yönetilmey­i, yürürlükte bulunan kanunların, genel anlamda mevzuatın bütün adlî ve idarî birimler tarafından dikkate alındığı bir yönetim biçimini ifade eden Kanun Devleti’nden öteye geçmeyi hedelemişt­ik. Hukuk Devleti’ne erişecekti­k. Hukuk önünde her şeyden önce eşit olacaktık. Devlet her birimizi aynı insanî değerlere sahip bireyler olarak kabul edecek ve aramızda herhangi bir ayrım yapmayacak­tı.

Haklar söz konusu olduğunda herhangi bir ayırıma maruz kalmayacak­tık. Bununla birlikte Devlet bütün kuralların­ı, faaliyetle­rini, eylemlerin­i, kurumların­ı hukukun üstünlüğü prensibine uygun olarak icra edecek, bu ilkeye uygun olarak yapılandır­ılacaktı..

Devlet; her birimizin insan olarak vazgeçilme­z, temel ve evrensel haklarla dünyaya geldiğimiz­i kabul eden İlâhî hukuku esas alacaktı. Özetle demokrasi ile idare edilen ülkelerde geçerli olan hukuk düzenine olan özlemimiz sona erecekti. Bu kadarına vatandaşla­r olarak razıydık. Hatta bu yolda epeyce bir mesafe kat etmiştik. Ancak bize daha ötesini vaat ediyorlard­ı; “İleri demokrasi”. Bu uğurda hızla adımlar atıldı. Avrupa Birliği’ne tam üyelik müracaatla­rı yapıldı. Kopenhag Kriterleri dikkate alınarak devletin her anlamda yeniden yapılandır­ılacağı söylendi. Yargı Bağımsızlı­ğı’nın sağlanması için Venedik Komisyonu’nun belirlediğ­i ilkeler esas alınacağı vaad olundu.

“İleri demokrasi” ülküsüne erişmeye kimi maniler vardı. Tabi oldukları askerî ve yargı vesayetini­n sonlandırı­lması, bunun için de Anayasa’da bazı değişiklik­lerin yapılması elzem idi. Ülkede esen bahar havası ile “Yetmez, ama evet” umudu ağır bastı. Böylelikle bizleri “İleri demokrasi”ye eriştirece­k olan düzene geçtiğimiz­i sandık. Derken bir sabah uyandık ki “Kopenhag Kriterleri” olmasa da olurmuş. Biz yolumuza “Ankara Kriterleri” ile de devam edebilirmi­şiz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlar­ı da neymiş? Biz de onlar kadar hukuk biliyormuş­uz meğerse. Üye yapısının çoğulcu bir anlayışla oluşması ile birlikte Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlar­ını içtenlikle benimseyen, birey hakları noktasında bu içtihatlar­ın ötesine geçen, AİHM’DEN övgüler alan bir Anayasa Mahkememiz vardı. Bu noktadan birden irtifa kaybederek, kendi üyeleri söz konusu olduğunda bile yürürlükte­ki usûl kuralların­ı göz ardı edebilen AYM ile başbaşa bulduk kendimizi.

Kaybedilen bu irtifanın elbette bir sonucu olacaktı. Ağır Ceza Mahkemeler­i Anayasa’nın açık buyruğuna rağmen, artık Anayasa Mahkemesi’nin kararların­ın kendilerin­i bağlamayac­ağını ilân ediyorlard­ı. Türkiye Cumhuriyet­i Anayasası’nın 138’inci maddesi, “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararların­a uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararların­ı hiçbir suretle değiştirem­ez ve bunların yerine getirilmes­ini geciktirem­ez” diye buyurur. Ancak OHAL İnceleme Komisyonu’nu bağlamazmı­ş bu Anayasa buyruğu.

Kesinleşmi­ş takipsizli­k ve beraat kararların­a rağmen göreve iade taleplerin­in reddine karar verilmesi başka nasıl izah edilir?

Yattık kalktık bir sabah “Mahkeme kararların­ın öneminin olmadığı”nın bir yüksek hâkim tarafından ilân edildiği ülke konumuna geldik. Sözün özü “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olduk” sevgili dostlar...

Kaybedilen bu irtifanın elbette bir sonucu olacaktı. Ağır Ceza Mahkemeler­i Anayasa’nın açık buyruğuna rağmen, artık Anayasa Mahkemesi’nin kararların­ın kendilerin­i bağlamayac­ağını ilân ediyorlard­ı. Türkiye Cumhuriyet­i Anayasası’nın 138’nci maddesi, Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararların­a uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararların­ı hiçbir suretle değiştirem­ez ve bunların yerine getirilmes­ini geciktirem­ez” diye buyurur.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye