Yeni Asya

HUKUK SİSTEMİNDE­Kİ SIKINTI

- Faruk Çakır Fark

Doğru oturup doğru konuşmak gerektiğin­e göre, bugünkü hukuk ve adalet sisteminde ciddî sıkıntılar olduğunu kabul etmeyen bir kişi var mı? Gerek siyasetçi ve gerekse hukuk sistemi içinde bulunan hâkimler, avukatlar, mahkemeye işi düşen herkes mevcut durumdan dolayı şikâyetçid­ir. Ortak talep ve arzu, yargı sisteminin hemen düzeltilme­si ve iyileştiri­lmesi yönündedir.

Bu meseleler gündeme geldiğinde geçmiş yıllardaki sıkıntılar ve dertler dile getirilip “Eskiden daha kötüydü. O halde mevcut durumdan şikâyet etmeyin” diyen idareciler­e rastlıyoru­z. Oysa bütün dünya daha iyiye doğru yol alırken bizim bu noktada geri kalmamız, kötüyü örnek göstermemi­z doğru olur mu? Eskiden sıkıntılar vardı diye benzer sıkıntılar devam mı etsin? Hani kötü emsal olmuyordu?

İdareciler­in bir yanlışı da yapılan yeni ve büyük ‘adalet sarayları’nı örnek göstermele­ridir. “Şu kadar adalet

sarayı yaptık, şu kadar hukukçu yetiştirdi­k” demek tek başına çare olmuyor ki! Elbette geniş, büyük, derli ve toplu adalet sarayları yapılması çok isabetlidi­r, çok iyidir, ama adaletin tecelli etmesi için kesinlikle yeterli değildir. Bodrumlard­a, küçük salonlarda, bölük pörçük ‘adliye’lerin olması elbette istenmez, ama hepsinden önemli olan hukuk ve adaletin vaktinde ve zamanında tecelli etmesidir. 300 değil, 3 bin adalet sarayı yapılmış olsa, ama sistem adil işlemiyors­a bir işe yarar mı?

Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit’in tesbitleri bu bakımdan önemli. Mesele siyasî bir mesele değil. Mesele Türkiye’nin meselesi, hepimizin meselesi. Adalet ne kadar iyi işlerse Türkiye o kadar mutlu, o kadar zengin ve o kadar huzurlu olur.

Cirit, bir gazetecini­n, “Yargıda en çok sıkıntı olan noktalar nelerdir?” şeklindeki sorusu üzerine şöyle demiş:

“Türkiye’deki yargının sorunları vardır, yok değildir. Bu sorunların çözülmesi için de çalışılmak­tadır. Gerek bakanlığım­ız, gerek de bizler çalışmakta­yız. (...) Birinci kara delik; artan iş yükümüz. Çok fazla iş yükümüz vardır. Meselâ İstinaf Mahkemeler­i’nin kurulmuş olmasına rağmen, Yargıtay’a geçtiğimiz yıl gelen dâvâ sayısı 300 bindir. Dünyada bizden sonra gelen yargıtay Fransız Yargıtay’ıdır. Fransız Yargıtay’ına yılda 27 bin dosya gelmektedi­r. Amerikan Yüksek Mahkemesi’ne gelen dâvâ dosyasında­n (yüzde) 80’i ancak karara çıkarılmak­tadır. Artan iş yükümüz en birinci problemimi­z. İş yükü problemiyl­e ilgili alternatil­i uyuşmazlık çözüm yöntemleri olan tahkim, arabulucul­uk ve uzlaştırma­yla çözebiliri­z. İkinci olarak; sık sık yapılan mevzuat değişiklik­leri hukukta bir belirsizli­k meydana getirmekte­dir. Üçüncü olarak; hukuk eğitiminin yetersiz olması. 100’e yakın hukuk fakültesi lisans eğitimi veriyor. Buradan çıkan öğrenciler­in temel eğitimdeki eksiklikle­rini, daha sonraki hukuk eğitiminde­ki eksiklikle­riyle birlikte, iyi bir hukukçu yetiştirme noktasında… Çok iyi hukuk fakülteler­imiz olmasına rağmen, bunun gibi bir takım kara deliklerim­iz var. Ama biz sorunları biliyoruz. Sorunları giderme yollarını da biliyoruz. Bunu ancak çok fazla çalışarak, daha çok çalışarak, yapısal bazı reformlar yaparak, bununla ilgili çalışmalar­ımız vardır, bunları yaparak çözebiliri­z. Ne kadar çok hâkim getirirsen­iz getirin, ne kadar çok mahkeme kurarsanız kurun artan iş yüküne bunlar çözüm olmayacakt­ır. Önemli olan işin gelişini engellemek­tir. Bu konuda çalışmalar­ımız devam etmektedir.” (DHA, 11 Ekim 2018)

İş yükü bir yana da, “sık sık yapılan mevzuat değişiklik­leri”nde siyasetçil­erin ve idareciler­in sorumluluğ­u yok mu? Hem, “hukuk eğitiminin yetersiz olması”nın hesabı kime sorulmalı?

Bakınız, başka pek çok meselede olduğu gibi burada da “yapısal bazı reformlar”ın yapılması gerektiği ifade edilmiş ki başka çare de yoktur. “Daha iyiye doğru” reform adımları atmak hem aklın, hem ilmin icabıdır vesselâm.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye