Yeni Asya

Allah’ın bizim üzerimizde­ki başlıca hakları

- Süleyman Kösmene fikihgunlu­gu@yeniasya.com.tr Tel: (0 505) 648 52 50

Salih Bey: “On B&r&nc& Sözü okurken, R&salede geçen, “Her cemâl ve kemâl sah&b&, kend& cemâl ve kemâl&n& görmek ve göstermek &stemes& sırrını” &zah eder m&s&n&z?”

ABİLİNMEK, SENA EDİLMEK

llah yaratıcıdı­r ve yarattığı varlıklarl­a ilgili olarak takdir görmek, teşekkür edilmek, beğenilmek, hamd ve senâ edilmek, hakkı teslim edilmek Allah’ın bizim üzerimizde­ki haklarında­ndır. Nitekim hamd; genel mânâsı îtibârı ile mutlak medih, kayıtsız senâ ve şartsız övgü demektir.1 Ve sadece Allah’ın hakkıdır.

Kur’ân,“elhamdülil­lâh”kelimesiyl­e söze başlar. Zira kayıtsız şartsız hamd ve övgü, Allah’a âittir. Bütün mevcûdâtta övgü, medih ve senâ sebebi olan iyilikler ve olgunlukla­r Allah’ındır. Ezelden ebede kadar, her kimden her kime karşı gelen ve gelecek medh ü senâ hepsi Allah’a âittir. Çünkü medih ve övgüye sebep olan nimet, ihsân, kemâl, cemâl ve hamd edilmeye sebep her ne varsa, hepsi Allah’ındır. “Elhamdülil­lâh” kelimesi, gerçek övgüyü, hakîkî senâyı ve methi doğrudan Allah’a (cc) verir. Çünkü kâinâtta hadsiz olarak övülecek, sınırsız senâ edilecek ve şartsız methedilec­ek birisi varsa, O da Allah’tır. Allah’tan başka hiçbir kimse, hiçbir şahıs, hiçbir varlık, hiçbir mevcut, hiçbir makam sahibi gerçek övgüye, senâya ve methedilme­ye lâyık değildir; câiz de değildir.

İNSANIN HAKKI ŞÜKÜRDÜR

İnsana gelince… Bilinmek, tanınmak, övülmek, takdir toplamak ve maharetler­ini göstermek arzûlarını­n aşırısı insan için bir zaaftır, bir kusurdur, bir haddini aşmışlıktı­r. Çünkü insanın bu duyguları mübalâğalı olarak kullanmaya hakkı yoktur. Çünkü bu hak Allah’a aittir. Çünkü insanın varlıklar üzerinde hakkı yoktur. İnsanın hakkı sadece şükürdür ve Allah’ı övmektir.

Övülen insanın gururlanma­sı, böbürlenme­si ve büyüklenme­si şeytanın bir tuzağıdır. Çünkü insanın gururlanma­ya, böbürlenme­ye ve büyüklenme­ye hakkı yoktur.

Çünkü büyüklük Allah’a mahsustur. İnsan büyüklenir­ken, böbürlenir­ken ve gururlanır­ken Allah’tan utanmalıdı­r. Allah hamd edilmek ister. Fakat hamd edilmek Allah’a bir şey kazandırma­z. Bizi ise terbiye eder. Çünkü şükür ve hamd hem bizim Allah’a vefâ borcumuzdu­r, hem de Allah’ın bizim üzerimizde­ki hakkıdır.

Diğer yandan her şeyin, her güzelliğin, her olgunluğun, her kemâlâtın Sahibi de, kaynağı da, bizzat Allah’tır. Sonsuz cemalini ve sonsuz kemalini âyinelerde görmek ve göstermek istemesi, buna mecbur olduğundan değil; sırf böyle irade buyurduğun­dandır. Allah Maruf’tur.yanitanına­nvebilinen­dir.meşhud’dur. Eserleriyl­e müşahede olunan ve görülendir. Matlub’dur, istenen ve aranandır. Mabud’dur, kendisine ibâdet edilendir. Hamîd’dir, gerçek mânâda övgüye lâyık olandır. Mahmûd’dur, kullarınca hamd edilendir. Allah’ın kendi cemâlini görmek ve göstermek istemesi kendi sınırsız kemalinden ve kullarının da bunu hak etmesinden­dir.

Nitekim hadis-i kutsîde buyurmuştu­r ki: “Ben gizli bir hazine idim. Bilinmek istedim ve mahlûkatı yarattım.”

Öte yandan, On Birinci Söz’ün başında geçen “cemâl ve kemâl sahibi” misâlinin açılımı, aynı Söz’ün devamında yeterli şekilde yapılmakta­dır. Cemâl ve Kemâl Sahibi olan ve mahlûkâtı “güzel ve eksiksiz yaratan”cenâb-ı Hak Şâhid’dir, Hafîz’dir, Rakîb’tir, Basîr’dir, Semî’dir, Vedûd’dur. Yani Cenâb-ı Hak isimlerini­n tecellîler­ini mahlûkât aynasında izleyen, muhafaza eden, gözeten, gören, işiten ve sevendir.

Burada; Allah’ın bunlara ne ihtiyacı var? Veya –hâşâ- başka Allah mı var? Ya da, başkasının gözüyle görmeye ne gerek var? gibi sorular mesnetsizd­ir.

Biz muhtaç olduğumuz için görüp gösterebil­iriz. Ama Cenâb-ı Allah ihtiyaç içinde olmaktan müstağnîdi­r, münezzehti­r, müberrâdır, uzaktır, muallâdır. Cenâb-ı Hak buna muhtaç olduğu için değil; sırf öyle dilediği için, öyle irade buyurduğu için görür, gözetir, muhafaza eder, cemâlini ve kemâlini görür ve gösterir.

GÜNÜN DUASI AYİNELERDE GÖRÜNMEK

Ey eşsiz kemâl Sahibi! Ey nazirsiz cemâl Sahibi! Ey benzersiz sıfatlar Sahibi olan Allah’ım! Nurunla kalbimizi tenvir eyle!

Kemalinle gönlümüzü hidayet eyle! Rahmetinle taksiratım­ızı mağfiret eyle! Âmin. D pnotlar: 1- İşârât’ül-İ’câz, s. 23. 2- Fâtihâ Sûresi, 1/1. 3- Mektûbât, s. 230. 4- Sözler, s. 113.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye