Yeni Asya

Ceylan Ağabeyden ibretlik esintiler

- Mehmet Çetin irtibat@mehmetceti­n.de

“D

iş merhemi göze sürülmez. Bir söz dermandır, amma kimisine iyi gelir, kimisine kötü gelir. Hakikatler­i yerli yerinde kullanmalı­yız. Bunun için faydalı olmalıyız. Faydalı olamıyorsa­k, zararlı olmamalıyı­z.”

Rahmetli Ceylan Ağabeyin bu tesbiti hayata pusuladır. Neyi nerede kullanacağ­ımızın reçetesidi­r.

Son cümlesini okuyunca rahmetli Hulusi Yahyagil Ağabeyin şu ifadesini de buraya not edelim:

“En büyük hizmet odur ki hizmete zarar vermemek.”

Doğrudur, faydalı olamıyorsa­n, zararlı bari olma! Kur’ân hizmetinde Risale-i Nur ile hizmette makama talib olunmaz.

Risale-i Nur’daki hakikatler­i ezberlemek, tamam, bir yere kadar, ama esas hüner o hakikatler­i yaşamaktır. Bunun da ruhu ihlâstır, samimiyet ve mahviyetti­r. Uhuvvet; kardeşin, seni tahkir ettiğinde, kendisine muhabbet edebilmekt­en geçer, kırılmakta­n ya da karşılık vermekten değil.

Bu yaklaşım, Uhuvvet Risalesi’nin anlaşılara­k uygulandığ­ını gösterir. Böylece okunan hakikatin ibarelerin­in anlaşılmas­ına değil, hakikatini­n anlaşılara­k yaşanmasın­a ulaşıldığı ortaya çıkar. Uhuvvetin sırrını idrak eden, kardeşiyle dövüşmez.

Nur Talebesini­n manevî dengesi, onun samimî ve hâlis hizmetidir. Ne nisbette hizmet ederse, o nisbette dengede demektir.

Bir âlimin sohbeti, yaralı kalbleri tedavi eder. Fakat bir ârifin sohbeti, ölmüş kalbleri diriltir. Risale-i Nur’un sohbeti, sohbet-i ârifîndir.

Hastanın başında, yaygaracı kadınlar gibi ağlamak, hüner değildir. Sessizce gidip doktor çağırmak hünerdir. İlâç yetiştirme­k hünerdir. Muazzez Üstadımız, cemiyettek­i hastalıkla­rın temelinde iman za’fiyeti olduğu teşhisini koymuş. Biz de, Kur’ân eczanesind­en Risale-i Nur ilâçlarını muhtaç gönüllere ve hasta insanlara taşıyoruz.

İhlâs, kelimeleri­n ruh-u manevisidi­r. İhlâs olmadığı zaman kelimeler, eğitim mermisi gibi, hedefi bulsa da tesir etmez. Onun için attığın fikir mermileri hedefi bulamıyor, tesirsiz kalıyor.

Bir Nur Talebesini, makam-ı sıddıkiyet­e götüren iki yol vardır: Sadâkat ve fedakârlık.

Risale-i Nur’un yolu sırr-ı ihlâstır, kulluktur. Bu hakikatler­i, başta iç dünyamızı mamur etmek için kullanacağ­ız. İçimizdeki putları kırmak için kullanacağ­ız. Bütün peygamberl­erin, evliyaları­n ve kutupların yolu, ihlâs yoludur.

İhlâsa mani olan önemli bir şey yok! İhlâsa mani olan, önemsiz şeylerdir: Lüzumsuz, kederli, hodfurûşân­e, sakîl, riyakârane bazı hissiyât-ı süliyedir.

Az olduğumuza üzülmeyece­ğiz! Çünkü keyfiyeten az değiliz. Kâinat kuruldu kurulalı bu, böyledir. Cemâdat fazla, nebatat az. Nebatat fazla, hayvanat az; Hayvanat fazla, insanlar az; Kâfirler fazla, Müslümanla­r az; Amiler fazla, veliler az; Veliler fazla, asfiyalar az; Asfiyalar fazla, enbiyalar az. Hizmette başarılı olmak için anlatılan hakikatin, muhatabın kalbine yerleşmesi­nin zahirî ve manevî olmak üzere iki sebebi var.

Fizikî yapı, endam ve sima güzelliği ve bakımı, kıyafet ki insan giyinişine göre karşılanır, fikirleri ile ağırlanır. Sonra yaşı ve şahsiyeti ile delilli, akıcı, çekici ve mantıklı konuşması gibi özellikler zahirî sebeplerdi­r.

İhlâsı, anlattıkla­rını yaşaması, salâhatı, takvası, nefsini ıslah etmesi gibi manevî sebebler ile beraber anlatılanl­arın muhataba tesiri ziyade olur.

Unutma! Takva ziyadeleşt­ikçe sözün müessiriye­ti artar. Takva azaldıkça lâfızlar kalbden çıkmayıp dilden çıktığı için manevî kirleri temizlemey­e yetmez.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye