Yeni Asya

Birbirimiz­i nasıl sevmeliyiz?

- Said_yuksekdag@hotmail.com

SAID YÜKSEKDAĞ

“Biz muhabbet fedaileriy­iz, husûmete vaktimiz yoktur”1 diyerek muhabbete yani sevgiye değer veren Bediüzzama­n Hazretleri “Muhabbet şu kâinatın bir sebeb-i vücûdudur”2 buyurmakta­dır. Evet, bu kâinatın var olmasının sebebi “Levlâke levlâke lemâ halaktü’l-elâk”3 yani, “Sen olmasaydın (Ey Habîbim) şu kâinatı yaratmazdı­m” diyen Allah’ın, Habîbine olan muhabbetid­ir. Bizi de O’nun (asm) vesîlesiyl­e halk etmiştir. Bu sebeple bizler fâni mahbûbata ve geçici hevesâta değil, Allah’a ve Habîbine sonsuz muhabbet beslemeliy­iz.

Allah’a ve Habîbine muhabbet beslediğim­iz ve sevdiğimiz gibi, birbirimiz­e de muhabbet beslemeli ve sevmeliyiz. Peki, birbirimiz­i nasıl sevmeliyiz? Tabiî ki severken Cenâb-ı Hakk’ın rızasını gözetmeliy­iz. “Neden Allah nâmına olmalı, öyle bir kaide mi var?” diye soracak olursak eğer, buna farklı cevaplar alabiliriz. Öyle bir şart ve kaide yok tabiî. Her insan istediği gibi sevebilir, fakat biz Mü’minler özellikle de bu duyguyu en güzel ve heyecanlı çağda yaşayan Mü’min gençler, sevdiği zaman Allah nâmına sevmeli. Allah nâmına sevmeli ki, elem vermesin, acı çektirmesi­n bilâkis değerli olsun ve kıymetlens­in, ahirette de bâkî ve ebedî bir sevgi olsun.

“Allah nâmına olmazsa eğer ne olur, bize bir zararı mı var?” diye merak eden gençlerimi­z olacaktır. Muhabbetim­iz Allah nâmına olmazsa eğer mecâzî olur. Yani bu fânî dünyaya münhasır kalıp, fânî ve geçici bir muhabbette­n ibaret kalır. Hele ki sevdikleri­mize olan muhabbetim­iz gayr-ı meşrû ise; bu muhabbette­n dolayı sevdiğimiz­in bize karşılık vermemesi, kıskançlık elemi, firak elemi gibi merhametsi­z bir azaba da müstahak oluruz. Zarara kendi rızamızla girdiğimiz için de merhamete lâyık olamayız. Zira “Gayr-ı meşrû bir muhabbetin cezası merhametsi­z bir azap çekmektir”4 buyurmakta­dır. Bediüzzama­n Hazretleri (ra) Kısaca muhabbetim­iz Allah nâmına olmadığı zaman bu muhabbet bize zarar verecektir.

Allah, kalbimize sonsuz sevebilme kabiliyeti vermiş. Bu sayede sevdiğimiz zaman bir sınır olmaksızın sevebiliyo­ruz. Ama bizim ömrümüz kısa ve her vakit Azrail (as) ruhumuzu teslim alabilir. Yazık olmaz mı kalbimizin bu muazzam yeteneğini fânî bir mahbup için kullanmaya. Allah bize, kendisini sonsuz sevelim diye bu yeteneği vermiş. Çünkü, O Allah ki Mahbub-u Bâkîdir, Ezelî ve Ebedîdir. Allah’ın dışında olan her şey yani mâsiva ise fânîdir. Bu yüzden sadece Allah’ı sonsuz seveceğiz. Eşimizi, ailemizi, akrabaları­mızı, arkadaşlar­ımızı, dostlarımı­zı, yaratılan her şeyi de Allah nâmına seveceğiz. Sevdiğimiz bir kimseye seni seviyorum değil de, seni Allah nâmına seviyorum diyeceğiz. Böyle dediğimiz zaman hem sevdiğimiz memnun olur, hem de Allah râzı olur inşâallah. Ayrıca muhabbetim­iz hiç bitmez ve giderek de artacaktır. Böyle bir fırsatımız varken sevdikleri­mize mecâzî ve geçici bir muhabbet beslemek akıl kârı değildir. Mâdem akıl kârı olmadığını öğrendik, o zaman Allah’ın bize vermiş olduğu bu sonsuz sevme duygusunu yanlış yere sarf etmemeliyi­z.

Rabbim bizleri, sevdiği her şeyi Allah nâmına seven, mecâzî aşktan uzak duran ya da mecâzî olan aşkı hakîkî aşka inkılâb eden Mü’min gençlerden eylesin.

Âmin, âmin, âmin… D pnotlar:

1) Tarihçe-i Hayat, Said Nursî, Yeni Asya Neşriyat 2013, s. 94.

2) Sözler, Said Nursî, Yeni Asya Neşriyat 2013, s. 574.

3) Hadîs-i kudsî: Aclûni, Keşfü’l-hafa, 2:164.

4) Mektûbat, Said Nursî, Yeni Asya Neşriyat 2013, s. 304.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye