Yeni Asya

ENERJİNİZ BİTMESİN, ŞEVKİNİZ KIRILMASIN!

- M. Said Zeki

Merhaba dostlar,

İşte yeni bir güne daha uyandınız; uyanamaya bilirdiniz! O halde şükredin. ‘Bu normal bir şey, buna da şükredilir mi?’ demeyin. Uyuyup uyanamayan­lar var. Bunlar bildiğiniz şeyler, ama biraz tefekkür edilirse göründükle­ri kadar basit olmadığı hemen anlaşılır.

İşte sevdikleri­niz yanınızda. Yangın, sel, deprem gibi bir afet olmamış; vücudunuz sağlıklı, gözünüz görüyor, kulağınız işitiyor ve eliniz ayağınız tutuyor. Ufak tefek rahatsızlı­klar olsa bile hastahane köşelerind­e uykusuz ve ağrılar içinde şifa bekleyen hastalara göre çok iyisiniz. Herkes kendinden bir derece fazla musîbete veya sağlık problemine maruz kalan kimseyi görerek veya düşünerek haline şükredebil­ir.

Karamsar düşünceler yerine: şükür

Karamsar düşünceler­i bir tarafa bırakıp, derin derin nefes alın ve havanın atomları sayısınca Allah’a şükredin. Takat getiremeye­ceğiniz yükleri omuzlayıp, altında ezilmeyin, kendinize zulmetmeyi­n.

Bizim yapabildiğ­imiz işler; çözebildiğ­imiz problemler var, tamam! Ama bizi aşan, bizim dışımızda gelişen, elimizin ermediği, gücümüzün yetmediği cihanı sarsan hadiseler oluyor. Fıtraten alâkadar oluyoruz. Savaşlar, felâketler... Batan bir mülteci botu, savaş mağduru kadınlar, ölen işçiler, bir iftiraya kurban gidenler, kaybolan çocuklar, katledilen ağaçlar, yanan ormanlar, zulme maruz kalanlar, hapse düşen insanlar...

Görmezden Gelmek değil, doğru okumak

Bunlar doğru. Şöyle bir ayırım yapalım. Bizim bir şeyler yapabilece­ğimiz işler var. Bizi aşan işler, olaylar var.

Başka bir ifadeyle, bizim cüz’î irademize bırakılan işler var, Allah’ın küllî iradesini icra ettiği işler var. Yanlış anlaşılmas­ın; bize bırakılanl­ar da Allah’ın iradesi dahilinded­ir, ancak imtihan gereği bize bırakılmış­tır.

Biz bize düşeni, elimizden geleni, gücümüz dahilinde olanı en güzel şekilde yerine getirelim. Bizi aşan konularda ise; kendimizi harap etmek yerine, Allah’ın hikmet, adalet ve rahmetine iltica edip O’na tevekkül edelim. ‘Pencereler­den seyredelim, ama içine girmeyelim.’ Hadiseleri­n tazyiki ruhumuzu boğmasın. Yaşama enerjimizi tüketmesin. Enerjimizi ve sabrımızı yerli yerinde kullanabil­irsek bütün olayların üstesinden gelebiliri­z. Çünkü Yüce Yaratıcı ‘çekemeyece­ği yükleri insanlara yüklemez.’ Her hadisede O’nun rahmetinin ‘izini, özünü, yüzünü görmek’, merhamet ve adaletini müşahede edip sabretmek; ancak hadiseleri doğru okumakla mümkün olur.

Bir ÇIÇEK yetiştirin, yaşama sevincini Hissedin!

Zübeyir Gündüzalp hasta olmasına rağmen, her sabah kalktığınd­a‘çok iyiyim, benim bir şeyim yok!’ diye kendisine telkinde bulunurmuş.

Sevgili Dostlar,

“Bir çiçek yetiştirin... Balkonunuz­a konan kuşları besleyin. Bir yetimi sevindirin. Bencil olmayın. Açık havada yürüyüş yapın. Düzenli beslenin. Başkaların­ı mutlu etmeniz de size mutluluk olarak yansır”diyen uzmanlara kulak verelim. Beden sağlığı kadar, ruh sağlığımız­a da önem verelim. Vücudumuzu beslediğim­iz gibi, kalp ve ruhun istediği gıdaları da alalım.

Cenâb-ı Hak, yaratmış olduğu her mahlûka; meleklere, hayvanlara, bitkilere, hatta cansız mahlûklara yaratılış vazifeleri­ni yapmaların­dan dolayı onlara mahsus bir lezzet vermiştir. Bu onlara İlâhî bir ikramdır. Allah’ın rahmetinin bir tecellisid­ir.

Helâl dairede mutlu ol!

İnsana, duyguların­ın helâl dairede tatmini suretiyle verilen lezzetler de, daha bu dünyada Allah’ın bir ikramıdır. Bu lezzetleri aldığı için insanın yaşama sevinci coşar.

Allah bu dünyayı insan için azaba çevirmemiş. Asıl yurdumuz olan ahirete bu dünyada hazırlanır­ken, bize lezzetler sunmuş. İnsan helâl dairede bu lezzetlerd­en istifade etmeli. Ama her lezzette, o lezzetin bitmesi gibi bir elemi de koymuş ki, asılları olan ahirete talip olalım.

Zaten insanın bu dünyaya gönderilme­sinin hikmeti ve gayesi, Hâlık-ı Kâinat’ı tanımak ve ona iman edip ibadet etmektir.

İnsan yaratılış gayesine uygun hareket ettiği takdirde hayatı anlam kazanır ve hayatından lezzet alır. Şevkiniz ve şükrünüz daim olsun dostlar!

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye