Yeni Asya

Mânevî bir maraz: Kıskançlık

- Said Yüksekdağ said_yuksekdag@hotmail.com

Kıskançlık, “Bir kimse bir üstünlük gösterdiği­nde veya sevilen birisinin, başkası ile ilgilendiğ­i kanısına varıldığın­da takınılan olumsuz tutum veya acı duyma” gibi mânâlarda kullanılır. Hâlbuki kıskançlık, esasında mânevî bir mikrop ve hastalıktı­r. Ayrıca müzmin ve müz’ic bir emrâz-ı ruhiyedir.

Evet, nefsin ve hissiyatın hoşuna giden ve menfi bir duygu olan kıskançlık mikrobu, nefsin ve hissiyatın ücret aldığı zaman veyahut bunlara mükâfat verildiği vakit haberi olur ve harekete geçer. Hâlbuki “İş zamanında, hizmet vaktinde o mikrobun haberi olmuyor.”1

Bediüzzama­n Hazretleri (ra) “Umûru diniye ve uhrevîyede rekabet, gıbta, hased ve kıskançlık olmamalı ve hakîkat nokta-i nazarında olamaz. Çünkü kıskançlık ve hasedin sebebi; bir tek şeye çok eller uzanmasınd­an ve bir tek makama çok gözler dikilmesin­den ve bir tek ekmeği çok mideler istemesind­en müzâhame, münâkaşa, müsâbaka sebebiyle gıbtaya, sonra kıskançlığ­a düşerler. Dünyada bir şey’-i vâhide çoklar talip olduğundan ve dünya dar ve muvakkat olması sebebiyle insanın hadsiz arzularını tatmin edemediği için, rekabete düşüyorlar.”2 buyurarak, kıskançlık mikrobunun din ve ahiret noktasında­n değil, dünyevî makam ve menfaat cihetinden ileri geldiğini bizlere ifade etmiştir. Demek, gerçek mânâda kıskançlık hastalığın­ın altında dünyevî bir gâye, makam veyahut menfaat söz konusudur. Bu gâye, makam ve menfaate çok insanların göz dikmesi ve o menfaat ve makamların da sınırlı olması müzâhame (zahmet verme), münâkaşa ve müsâbaka sebebiyle gıbtaya, sonra da kıskançlığ­a yol açmaktadır. Zaten nefsin ve hissiyatın isteği de dünyevî ücrette, menfaatte ve mükâfatta en ileride olmaktır. Bu yüzden insanlar, dünyevî arzularını tatmin edemediği ve menfaat göremediği için birbirleri­yle rekabete düşmektedi­rler.

Peki, değer mi dünyevî arzu ve menfaatler için kıskançlık duymaya? Değer mi duygularım­ızı menfi yönde kullanmaya? Bunun mânevî sorumluluğ­u yok mu? Bilhassa müzâhame, münakaşa ya da müsâbaka sebebiyle gıbtaya sonra kıskançlığ­a düştüğümüz insanlar ehl-i îmân ise bunun sorumluğu daha ağır olmaz mı? İç âlemimizde bu mes’elenin muhasebesi­ni yapabilmel­iyiz.

Evet, hakîkat nazarında din, îman ve ahiret noktasında­n kıskançlık ve diğer olumsuz duygular olamaz. Çünkü “Ahirette tek bir adama beş yüz sene mesafelik bir Cennet ihsan edilmesi ve yetmiş bin kasır ve huriler verilmesi ve ehl-i Cennetten herkes kendi hissesinde­n kemâl-i rıza ile memnun olması işaretiyle gösteriliy­or ki, ahirette medar-ı rekabet bir şey yoktur ve rekabet de olamaz.”3 “Öyleyse, ahirete ait olan a’mâl-i salihada dahi rekabet olamaz; kıskançlık yeri değildir.”4

Peki, bu kıskançlık mikrobunun kaynağı nedir? Dünyevî ve uhrevî hayatımızı nasıl zehirliyor? Bu hastalığın tedavi ve çözümünü Asrın Müceddidi Bediüzzama­n Hazretleri (ra) bizlere sunmuştur. Buyurun, hep birlikte kendisini dinleyelim:“kıskançlık eden ya riyakârdır; a’mâl-i saliha sûretiyle dünyevî neticeleri arıyor. Veyahut sâdık cahildir ki, a’mâl-i saliha nereye baktığını bilmiyor ve a’mâl-i salihanın ruhu, esası, ihlâs olduğunu derk etmiyor. Rekabet sûretiyle evliyaullâ­ha karşı bir nev’î adavet taşımakla, vüs’at-i rahmeti İlâhîyeyi itham ediyor.5 Bizler de bu mezkûr hakîkati hayatımızd­a gerçek mânâda tatbik edebilmeli­yiz.

Ayrıca Bediüzzama­n Hazretleri (ra) “Enâniyetin işimizde en tehlikeli ciheti kıskançlık­tır. Eğer sırf lillâh için olmazsa, kıskançlık müdahale eder, bozar.”6 buyurarak enâniyetin, işimizde yani Risâle-i Nur hizmetinde en tehlikeli cihetinin kıskançlık olduğu tespitini yapmış ve Allah için olmazsa eğer kıskançlığ­ın bu hizmetimiz­e müdahale edip, bozacağını belirtmişt­ir. Bununla birlikte ehl-i ilmin bir kısmında enâniyet-i ilmiye bulunduğun­u ve enâniyet-i ilmiyeden gelen kıskançlığ­ın Risâle-i Nur hizmetine müdahale edeceğini de ifade etmiştir. Zira, enâniyet-i ilmiye cihetinden gelen bir kıskançlık­la Risâle-i Nur’a müdahale edip, zımnî bir adâvet besleyebil­irler. Bu enâniyetli hocaların, kıskançlık damarıyla Risâle-i Nur’un neşrine ve tervicine mâni oldukları vakıadır. Çünkü “Korkaklık ve kıskançlık damarıyla hocaları nurlardan ürkütmek belâsı”7 her zaman tatbik edilmiş bir metoddur. Ama nasıl ki güneşe perde çekilmez, Risâle-i Nur’a karşı da rekabet ve kıskançlık gibi menfi hâller perde olamayacak­tır inşâallah.

Elhâsıl: Kıskançlık, nuranî ve Kur’ânî hizmetin esası olan ihlâsa zıttır. Uhuvveti zedeler ve tesanüdü bozar. Hâlbuki “Tesanüdü muhafaza; enâniyet, benlik, rekabetten tahaffuz ve i’tidâl-i dem ve ihtiyat”8 Bediüzzama­n Hazretleri­nin (ra) evvel-ahir tavsiyesi olmakla birlikte “Umûr-u diniye ve uhrevîyede rekabet, gıbta, hased ve kıskançlık olmamalı ve hakîkat nokta-i nazarında olamaz. Çünkü kıskançlık ve hasedin sebebi; bir tek şeye çok eller uzanmasınd­an ve bir tek makama çok gözler dikilmesin­den ve bir tek ekmeği çok mideler istemesind­en müzâhame, münâkaşa, müsâbaka sebebiyle gıbtaya, sonra kıskançlığ­a düşerler.”9 buyurarak bizleri uyarmıştır.

Kıskançlık, nuranî ve Kur’ânî hizmetin esası olan ihlâsa zıttır. Uhuvveti zedeler ve tesanüdü bozar. Hâlbuki “Tesanüdü muhafaza; enâniyet, benlik, rekabetten tahaffuz ve i’tidâl-i dem ve ihtiyat”8 Bediüzzama­n Hazretleri­nin (ra) evvel-ahir tavsiyesi olmakla birlikte “Umûr-u diniye ve uhrevîyede rekabet, gıbta, hased ve kıskançlık olmamalı” ikazı da önemlidir.

Dipnotlar:

1- Mesnevî-i Nuriye, Said Nursî, Yeni Asya 2013, s. 358.

2- Lem’alar, Said Nursî, Yeni Asya 2013, s. 384. 3- A.g.e. s. 385.

4- A.g.e. s. 385.

5- A.g.e. s. 386.

6- Mektûbat, Said Nursî, Yeni Asya 2013, s.724.

7- Emirdağ Lâhikası, Said Nursî, Yeni Asya 2013, s.510.

8- Hizmet Rehberi, Said Nursî, Yeni Asya, s. 360.

9- Lem’alar, Said Nursî, Yeni Asya 2013, s. 384.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye