Her duâya mutlaka cevap verilir
Kimi zaman duâmıza karşılık verilmediğini zannederiz. Halbuki Allah, Mucibüddaavat’dır, bütün duâlara cevap verir:
Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben pek yakınım. Bana duâ ettiği zaman duâ edenin duâsına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana imân etsinler. Umulur ki doğru yolu bulmuş olurlar.
Ancak, duâ-cevap meselesinde en önemli püf noktası şudur: Her duâya cevap verilir. Ama, aynısı kabul edilmez. Kimi zaman aynen, kimi zaman tehir edilir, kimi zaman da istediğimizin daha güzeli, daha iyisi, daha hayırlısıyla karşılık verilir.
Biz hazır zaman fotoğraf karelerine bakıyoruz.
Küçük çocuğunuzun ısrarlı da olsa, yüksek meblâğlı taleplerini kabul eder misiniz? O sizden balon ister, siz ona daha değerli bir yiyecek veya giyecek alabilirsiniz. Çocuk, “Bana cevap verilmedi, istediğim alınmadı!” diyemez.
Evet, biz doktordan tatlı ilâçlar isteriz. O, acı bir ilâç verir! “Filan ilâcı şiddetle arzuladığımız halde talebimizi yerine getirmedi, bizi duymadı bile” diye ona sitem etmeyiz.
Sık sık başımızdan geçer:
Bir şeyi şiddetle talep eder, gerçekleşmesi için duâ ederiz; kabul olmaz, reddediliriz. Ancak, birkaç gün, ay veya yıl sonra, “Oh, elhamdülillah, iyi ki o duâm kabul edilmedi!” diye şükrederiz.
Yüce Yaratan Kendisini, “... sıkıntı ve ihtiyaç içinde olana, Kendisi’ne duâ ettiği zaman icabet eden...” diye tanıtır kullarına. Bundan da samimî olarak yapılan duâlara mutlaka karşılık verileceği anlaşılır.
Şeytanın desiselerinden birisi de kulu duâdan vazgeçirmek; “Bak, duâların kabul edilmedi, boşuna kendini yorma!” gibi tehlikeli bir yola sürükler.
Rabbine imân ederek güvenen, tevekküle sarılan bir kul, şunu düşünmeli:
“Bu isteğimin henüz vakti gelmedi, ben buna lâyık olmadım, kendimi hazırlamadım veya bu benim için zararlıdır.”
Zâten âyetlerde vurgulanan duâların aynen kabulü değil, “icabet”tir. İnsan, geleceği ve olayları ihata edemediğinden kimi zaman kendisi için zararlı olan bir şeyi Allah’tan talep ediyor olabilir. Meselenin bu cephesine, “İnsan hayrı istediği gibi, şerri de isteyebilir. İnsan, pek acelecidir” âyetiyle dikkat çekilir.
Şu halde, isteklerimizi daima olumlu, geniş, büyük ve genel tutmalıyız. Çünkü, hangisinin, ne zaman nasıl karşılanacağını, nasıl sonuçlanacağını bilemeyiz. D pnotlar: 1- Bakara Sûresi, 186. 2- Neml Sûresi, 61-62. 3- İsrâ Sûresi, 11.