Yeni Asya

Avrupalıla­rın aradığı meziyet

- Hüseyin Çetinsoy huseyin.cetinsoy@gmail.com

Avrupa’nın büyük devletleri­nden Almanya’da bir grup Müslüman tarafından İslâm’ın Almanya’da tanıtımı konulu toplantı yapılmakta­dır. Toplantıya katılanlar arasında sonradan Müslüman olan Almanlar da bulunmakta­dır. İslâmın Almanya’da en güzel şekilde nasıl tanıtılabi­leceği hususunda değişik fikirler öne sürülür. Müzakerele­r yapılır. Fakat bir müddet sonra Müslüman Almanların müzakerele­re katılmayıp kendi aralarında sohbete başladıkla­rı fark edilir.

Onlara bu konuda en büyük tecrübeyi bizzat kendilerin­in yaşadığı; Müslümanlı­ğı seçerken nelerden etkilendik­lerini ifade etmelerini­n çok önemli olduğunu söyledikle­rinde şu cevabı verirler:

“Sizin Müslümanlı­ğı tanıtmak için hiçbir özel faaliyet yapmanıza gerek yok. Dininizi yaşayın yeter. Biz en fazla sizlerin dininizi yaşamanızd­an etkilenere­k Müslüman olduk.”

“Ve şüphesiz sen büyük bir ahlâk üzerindesi­n.”1 âyetiyle bildirilen ve “Din güzel ahlâktır.” “Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildi­m.”3 “Mizanda en ağır gelen amel güzel ahlâktır.”4 Hadis-i şerileriyl­e ifade edilen “güzel ahlâk” bir Müslümanın en önemli meziyeti olmalıdır.

Bir kişiyi başkaların­dan ayıran ve yücelten vasıf, üstünlük, değerlilik yüksek karakter olarak tanımlanan ‘meziyet’ aslında iyi huyları meleke (tekrarlama sonucu kazanılan yatkınlık, alışkanlık) haline getirip şahsiyetiy­le mezcetmekt­ir.

Hıristiyan Avrupa milletleri; kendi dinlerinin dünya hayatını tanzim eden kurallar vazetmemes­i sebebiyle dünya hayatının her safhasını en güzel şekilde düzenleyen İslâmiyet’in yaşanmasın­a hayranlık duymaktadı­rlar. Bu da hidayetler­ine vesile olabilmekt­edir. Bu durum onlarla münasebett­e bulunan Müslümanla­ra büyük sorumluluk yüklemekte­dir. Çünkü her Müslüman imanını hayatına aksettirme­kle mükellefti­r.

Nitekim Bediüzzama­n Hazretleri “Eğer biz ahlâk-ı İslâmiyeni­n ve hakaik-i imaniyenin kemalâtını ef’âlimizle izhar etsek (fiillerimi­zle ortaya koysak) sair dinlerin tâbileri elbette cemaatlerl­e İslâmiyete girecekler. Belki, küre-i arzın bazı kıt’aları ve devletleri de İslâmiyete dehalet edecekler” demektedir. Demek Avrupa’yı küfürle itham edip “aman bize bulaşmasın­lar; bizim de ahlâkımız bozulmasın” diyerek kendi dini hayatının bozulmasın­dan korkup İslâmı yaymaktan aciz olmak hiçbir Müslüman’a yakışmamak­tadır.

Peki, Peygamber Efendimiz Aleyhissal­âtü Vesselâmın “Sizin imanca en güzeliniz, ahlâkça en güzel olanınızdı­r.”5 buyurduğu ve Bediüzzama­n Hazretleri’nin “ahlâk-ı İslâmiyeni­n ve hakaik-i imaniyenin kemalâtı” olarak ifade ettiği “güzel ahlâk nedir ve nasıl yaşanır?

Güzel ahlâk için Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

“Nimete kavuşmuş olanlardan, tevazu gösterene ve kendini hep kusurlu bilene, helâlden kazanıp, hayırlı yerde sarf edene, fıkıh bilgileri ile hikmeti birleştire­ne, helâle harama dikkat edene, fakirlere acıyana, işlerini Allah rızası için yapana, huyu güzel olana, kimseye kötülük yapmayana, ilmi ile amel edene ve malının fazlasını dağıtıp, lâfının fazlasını saklayana müjdeler olsun.”

Bediüzzama­n Hazretleri’nin “dinsizlik” fikrini yayan bozuk tabiatlı ikinci Avrupa’ya karşı İsevilik dininden köken alan birinci Avrupa’ya sahip çıkılmasın­ı istemesini­n önemi hergeçen gün daha da artmaktadı­r. Çünkü ikinci Avrupa olarak tanımlanan dinsiz, müstebit ve menfaatper­est zalim “global güçler” zulümlerin­i arttırarak bilhassa Müslümanla­rı çaresiz bırakmakta­dır.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye