Çeyrek Ahlâk devri
Sosyal hayattaki bozulmanın hangi noktalara geldiğini görmek için bazı haberleri okumak yeterli. 10 ya da 20 sene önce duymadığımız haberleri artık çok daha fazla duyuyoruz. Ekonomi, enlasyon, kriz derken asıl hastalığın cemiyetin iç bünyesini kemirdiğini görmüyor ya da görmek mi istemiyoruz?
En başta ifade etmek gerekir ki her şehrin, her bölgenin farklı adetleri olabilir. Fakat bazı adetleri ‘bölgeye mahsus’ diye açıklamak da mümkün değil. Yardımlaşma ve dâvetlere katılma gibi meseleler en önemli insanî vazifeler arasında sayılmıştır. Düğün ve cenaze bunların başında gelir. İnsanlar birbiriyle ‘kavga’ etmiş olsa da düğünde, cenazede ya da bayramda bu kavgalar, kırgınlıklar ekseriyetle unutulur ve unutulması da icap eder.
Gazetelere akseden iki haber, sosyal hayattaki bozulmayı ortaya koyması bakımından dikkat çekicidir. Muhtemelen bunları da ‘adet’le açıklayanlar olur, ama ekseriyetin bu ‘adet’leri tasvip etmeyeceğini düşünüyoruz.
Dikkat çekmek istediğimiz ilk haber şöyle: “(Bir ilimizde) M.K. oğlu bir türlü evlenmeyince komşusu M.ç.’ye mektup yazarak 7 yıl önce kızının düğününde taktığı çeyrek altını geri istedi. Mektup karşısında şoke olan M.ç.’nin ağabeyi, altını M.k.’ya iade etti. Ağabey M.Ç. ‘Demek ki kardeşimin düğününde altını hediye etmemişler, emanet vermişler. Çocukları evlenmediği için emaneti geri alamayınca da istemişler. Bunu da gördük. Hemen götürüp iade ettim’ diye konuştu.” (www.haberturk.com, 01 Mart 2018)
Bir diğer haber de özetle şöyle: “(Bir ilimizde) Bir vatandaş düğününde çeyrek altın taktığı kişinin kendi düğününe gelmemesi ve altını göndermemesi üzerine ilâmsız icra takibinde bulunarak altının bedelini geri aldı. İsmini açıklamak istemeyen bir tüketici, (...) 1. İcra Dairesi’ne düğününde çeyrek altın taktığı kişinin dâvet etmesine rağmen düğününe gelmediğini ve taktığı altını da göndermediğini belirterek başvuruda bulundu. Araya tanıdıklarının girmesine rağmen çeyrek altınını geri alamadığını ifade eden vatandaş, ilâmsız icra takibi talep etti. Adresine ödeme emri gelen vatandaş, çeyrek altının bedelini icra dairesine ödedi.” (www.hurr yet.com.tr, 01 Ek m 2018)
Bu tablo karşısında ‘işler yolunda’ diyebilir miyiz? Bu davranışlarda bir gariplik yok mu? Sadece bize mi garip geliyor bu davranışlar? Bu haberlere gülüp geçebilir miyiz? Sadece bu haberler için adeta yer yerinden oynamalı değil mi? Nasıl bir aşınma ve bozulma yaşandı ki bir ‘çeyrek altın’ için icra dairelerinin kapısına gidiliyor?
Bu haberleri duymuş ve şaşırmıştık ki benzer bir hadise daha çok yakınımızda yaşandı. Bir komşumuzun oğlu hayırlısıyla evlendi. Düğün yapıldıktan bir kaç gün sonra düğün yapan arkadaşın bir akrabası telefonla aradı ve “Bir mesele var, bunu sosyal medyada duyurur musunuz?” diye sordu. Ve şöyle anlattı: “Komşumuzun oğlunun düğününde (ismi bizde saklı) takılan ‘çeyrek altın’ların 25 tanesi sahte çıktı. Nasıl böyle bir şey olur? Bu insanlar ne zaman bu hale geldi? Bunu duyuralım ki tekrarlanmasın.”
Böyle bir şey ne duymuş ne de görmüştük. Tam anlamıyla şok olduk. Bir iki değil, neredeyse takılan ‘çeyrek altın’ların yarısının ‘sahte’ olması hepimizi bin defa düşündürmeli değil midir? Acaba nerede bir yanlışlık yapılıyor?
Çok şey söylenebilir, ama bu noktada işi ‘ehline’, sosyologlara, eğitimcilere ve ilahiyatçılara bırakıp soralım: “Sahte olan ‘çeyrek altın’lar mı yoksa yaşantımız mı?”