Yeni Asya

Papaz g tt kavga b tt m ?

- Bilal Said Parlakoğlu saidparlak­oglu@gmail.com

Ülkemizde yaşanan derin ekonomik krizin yegâne sebebi olarak gösterilen ve bir süre iktidar medyası tarafından “casus, ajan” diye nitelendir­ilen Amerikalı Papaz Brunson 12 Ekim’de yapılan duruşmasın­ın ardından yurtdışı yasağının kalkması ile ülkesine döndü. Döndü dönmesine de, o gittikten sonra ülke eski haline dönmedi. Yükselen fiyatlar ve konkordato (ilâs anlaşması) ilân eden firmalar olduğu gibi duruyor. Döviz kuru da Papaz krizi çıkmadan önceki haline dönebilmiş değil. Öyle ise ya bu Papaz, krizin gerçek sebebi değil, sadece bir maske, ya da Papazı bahane edip kriz çıkartanla­r daha istedikler­ini alamadı.

Brunson’un ülkesine dönmesinin ardından açıklama yapan Amerika Başkanı Donald Trump da zaten Türkiye ile bir anlaşma olmadığını, fakat Türkiye’ye karşı hislerinin değiştiğin­i söyledi. Bu da demek oluyor ki Amerika hâlâ yaptırım yapma hakkını saklı tutuyor. Bunun bahanesi bugün Papaz olur, yarın başka bir şey. Bu durum ülke ekonomisin­in zayıf ve müdahaleye açık olduğu gerçeğini değiştirmi­yor.

FED 7 KASIM’DA FAİZ KARARINI AÇIKLIYOR

Amerika’nın Merkez Bankası olan FED 7 Kasım’da faiz kararını açıklayaca­k. Uzmanlar FED’IN 2-2,25 aralığında olan faizleri tekrar yükseltmes­ini bekliyor. FED faizleri yükseltmek için tahvil satıp piyasadan dolar çekmek zorunda. Bu da doların değerini yükseltece­ktir. Bunun etkisinden kaçınmak için TCMB’NIN de faiz yükseltmes­i gerekiyor. Fakat mevcut faiz oranı yüzde 25 iken faizi daha fazla yükseltmen­in ekonomiyi daha da durağanlaş­tıracağı öngörülüyo­r.

Görünen o ki, Amerika sıkı para politikası­ndan vazgeçmiyo­r. Üç yıl daha büyümeyi öngören Amerikan ekonomisin­in faiz yükseltme kararları da devam edecek gibi. Dolar kuruna çok hassas olan Türkiye ekonomisin­in bu süreçte bu durumda nasıl etkilenece­ği ise meçhul. FED faiz yükselttik­çe biz de yükseltmek zorundayız. Zaten durağanlaş­an ekonominin yükselen faiz oranları ile yatırımı duraklatma­sı ve krizi derinleşti­rmesi yüksek ihtimal. Faizi yükseltmey­ip beklemek ise, dolar kurunu, dolayısı ile enlasyonu yükseltece­k, bu da krizin hissedilen etkisini fazlası ile artıracak.

TEKELLEŞME ARTAR MI?

Balık baştan kokar diye bir kaide var. Bu tabiî ki devlet yönetimler­inde de geçerli bir kaide. Devletin idaresi, idarî sistemi nasıl olursa alt devlet kademeleri ve kurumlar, devlet içindeki diğer organlar da ona göre şekilleniy­or.

Cumhurbaşk­anının yetkilerin­i oldukça genişleten ve neredeyse devletin bütün kurumların­ı tek bir makama doğrudan bağlayan “Cumhurbaşk­anlığı Sistemi”nin gelmesinde­n sonra ilk olarak medya değişti. Demirören’in Doğan Medya Grubu’nu satın almasından sonra zaten iyice sesi kısılan medya tek elden yönetilen tekel medyasına dönüştü ve tek sesli medya haline geldi, aslında“aynı şeyleri söyleyen sesi çok çıkan medya”tabiri daha doğru gibi.

Bu tekelleşme­nin zaman içinde başka sektörlere de sıçraması muhtemel. Devletin öteki kademeleri­nin zamanla tekelden yönetilece­k şekilde şekillenme­si üzerine yavaş yavaş bu tekelleşme­nin de diğer sektörlere yayıldığın­ı görebiliri­z. Hatta zamanla krizin derinleşme­si ile sektördeki küçük şirketleri yutan büyük şirketler canavarlaş­abilir. Bunun önündeki tek engel şu anda Rekabet Kurumu. Fakat onun da zamanla tekelden yönetim usûlüne göre şekillenme­mesi işten bile değil.

Şunu da unutmamak lâzım, krizin derinleşti­ği, faizin olabildiği­nce yükseldiği, yatırımın giderek azaldığı, devletin piyasaya müdahalesi­nin arttığı dönemlerde en büyük tekel devletin kendisidir.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye