Kur’ân’ın emr#nce, “en yakın akrabalarınızı uyarıyor” musunuz?
Geçenlerde “tebliğ, irşad, emr-i bilma’ruf, nehy-i a’nil-münker” mevzuunda bir yazı yazayım dedim. Yazıyı hazırlarken, “En yakın akrabanı uyar.”1 mealindeki ayet çıktı karşıma.
“En yakın akrabalarından başlamak sana farz” dedi bana... Tabiî ki, bizlere, sizlere de...
Ve fark ettik ki, şimdiye kadar en yakın akrabalarıma ciddî bir uyarıda bulunmamıştım!..
Ancak, “Peygamberin vazifesi yalnız tebliğdir!”2 sırrınca işim yalnızca uyarmaktan ibarettir! “Herşeyin sonu Allah’a varır.” Dünyadaki 7.5 milyar, İslâm âlemindeki 1 milyar 750 milyon, Türkiye’deki 80 milyon insan içinden seçilerek bu büyük ihsan-ı İlâhî omzumuza konmuş!
O zaman, tebliğ ve irşad vazifesini hakkıyla yapmak mecburiyetinde değil miyiz?
Bize tebliğ edilmeseydi şimdi kimbilir nerede, kimin peşinde ve ne halde olacaktık? Düşüncesi bile dehşet verici değil mi!..
Nitekim, Peygamberimiz (asm) bir hadis-i şeriflerinde, “Hz. Adem’in yaratılışından itibaren kıyamete kadar geçen süre içerisinde Deccal’dan daha büyük bir hadise, daha büyük bir fitne yoktur.”3 buyurur.
Bir diğerinde ise, “Deccalın şerri şeytandan daha etkilidir.”4 demiştir.
İşte böyle dehşet ve vahşetalud bir zamanın tam ortasındayız.
Risale-i Nur, baştan ayağa “Deccalın” kötülüğünü, fitnesini engelleyen, Süfyanist kanserine karşı en etkili şuâ tedavisini (5. Şuâ) uygulayan bir eserdir. Ve onu tanıma şerefine ve nimetine nail olduk.
Elbette bu sonsuz hamd ve şükretmeyi gerektiriyor… “Şükrederseniz nimetimi elbette arttırırım.”5 âyetinin mefhum-u muhalifi, “Şükretmezseniz, nimetimi keserim!” anlamındadır. D pnotlar:
1- Şuâra Sûresi, 214. 2- Maide Sûresi, 99. 3- Müslim, Fiten: 126. 4- Ramûzü’l-ehadis, s. 518. 5- İbrahim Sûresi, 14:7.