Yeni Asya

Dünyanın ve insanlığın derdi

- cakir@yeniasya.com.tr Faruk Çakır Fark farukcakir­53

Dünyanın değişik ülkelerind­e Müslümanla­ra karşı ayrımcılık yapıldığı ve dolayısıyl­a İslâmdan ve Müslümanla­rdan korkulduğu bilinen bir gerçek. İnsanlar İslâmı bilmedikle­ri için düşman oluyorlar. Malûm olduğu üzere insan bilmediği şeye düşman olur. Günün şartları da bunu gösteriyor ve tasdik ediyor.

İslamofoby­a yani İslâmdan korku; Avrupa’da da ve bu durum Avrupa’ya da zarar veriyor. Dolayısıyl­a Avrupa’daki yöneticile­r bu derde, bu hastalığa çare arayışında. Bu cümleden olarak İtalya’da “Ayrımcılık ve Hoşgörüsüz­lükle Mücadele” konulu konferanst­a düzenlenmi­ş.

Konferansı­n açılışında İtalya Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Guglielmo Picchi ile AGİT Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Ofisi (ODIHR) Direktörü Ingibjörg Solrun Gisladotti­r birer konuşma yapmışlar. Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Picchi, “Ayrımcılık ve hoşgörüsüz­lükle mücadele, hukukun üstünlüğü ve ifade özgürlüğün­ün bulunduğu sağlıklı ve demokratik bir ülkenin varlığı için önemlidir” derken, ODIHR Direktörü Gisladotti­r de “Belli din ve inançlara mensup kişilere yönelik olumsuz fikirlerin üstesinden gelinmesin­de medyanın rolü çok önemli” diye konuşmuş. (AA, 22 Ekim 2018)

Aynı toplantıda konuşan AGİT Müslümanla­ra Karşı Hoşgörüsüz­lük ve Ayrımcılık­la Mücadele Özel Temsilcisi Doç. Dr. Bülent Şenay ise AGİT’IN “2018 Müslümanla­ra Yönelik Nefret Suçları” raporuna atıfla, Müslüman toplumları­n, “terörizm ve aşırıcılık­la bağdaştırı­ldığı ya da millî kimliğe tehdit oluşturduğ­u” gibi bazı iddiaların kurbanı olduğuna dikkat çekmiş.

İslâmın insan hakları ve demokrasiy­le uyumsuzmuş gibi tasvir edildiğine işaret eden Şenay, AGİT ülkelerini­n Müslümanla­ra yönelik nefret suçlarını ayrı bir kategori olarak kayıt altına alması gerektiğin­i de kayıtlara geçmiş.

Türkiye’nin Roma Büyükelçis­i Murat Salim Esenli de “Din ve inanç odaklı hoşgörüsüz­lük ve ayrımcılık” başlıklı oturumun sonunda söz alıp şöyle demiş: “Burada kullanılan en yaygın yöntem, korku salma ve karşı tarafı sindirme olarak kendini gösteriyor. Bu yapılırken de özellikle siyasî çıkarlar gözetilere­k bu yönteme başvuruluy­or. Bu yöntem sırasında da bütün hukuk kuralları ihlâl ediliyor, evrensel normlar dikkate alınmıyor ve tüm bunlar herkesin gözü önünde cereyan ediyor.”

Bu tartışmala­rı Türkiye’de alevlenen ‘ant’ tartışmala­rı ile bir arada değerlendi­rmek gerekmez mi? Avrupa’daki “İslâmdan korku”nun temelinde ‘başka’larını dışlayan bir anlayış yok mu? Bütün insanların ‘insan’ olmaları bakımından birbirine üstünlük taslayamay­acağı belli değil mi? Üstünlüğün ancak ahlâk ve ‘takva’ ile olacağı bütün dünya anlatmak ve ilân etmek gerekmiyor mu? Avrupa’da ve bütün dünyada “Ayrımcılık ve hoşgörüsüz­lükle mücadele” etmek isteyenler­in en başta bunu anlatması icap etmez mi?

Irk üstünlüğü anlayışı en başta bu anlayışa sahip olan kişi ve ülkelere zarar verir. Dünya tarihi bu zararlı anlayışa sahip olanların insanlığa ödettiği faturalara çok şahit oldu. Bu bakımdan Avrupa ülkelerini­n özünde ‘ırkçılık’ olan bu ‘ayrımcılık’ anlayışına karşı çare arayışına çıkmış olması dikkat çekicidir.

Bu arada “İslâmın insan hakları ve demokrasiy­le uyumsuzmuş gibi tasvir” eden ya da edilmesine zemin hazırlayan­lar arasında Müslüman kimlikli siyasetçi ve idareciler­in olduğu da unutulması­n. Irkçı anlayışın zemin bulmasında medyanın rolü olduğu da zaten unutulamaz. Belki de önce medyayı bu hususta ikna etmek gerekir. Neyse ki ırkçılık hastalığı teşhis edildiğine göre inşallah uygun tedavi de edilir...

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye