Yeni Asya

CİNAYETİN DÜŞÜNDÜRDÜ­KLERİ

- M. LATİF SALİHOĞLU

Haftalardı­r Türkiye ve dünya gündemini meşgul eden gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayeti, pek vahim ve üzücü olduğu kadar hayli düşündürüc­ü yönleriyle de büyük önem arz ediyor.

Tabiî, öncelikle Allah böylesine acı, böylesine fecî bir âkıbeti kimsenin başına getirmesin. Hadiseye nereden bakılırsa bakılsın, hakikaten tüyler ürperten, dehşet veren, aynı zamanda nefret uyandıran bir cinayet...

Adamcağız evlilik işlemlerin­in tamamlanab­ilmesi için, nişanlısı dışarıda beklerken, o Suudi Arabistan Konsoloslu­ğu binasına gidiyor. Ama, onun bu gidişi hayatına mal oluyor. Hem de akla-hayale gelmedik bir şekilde...

Bu cinayetin taammüden, yani önceden tasarlanıp plânlandığ­ı hususu, şüphe-tereddüt götürmez derecede anlaşılıyo­r.

Şayet öyle olmayıp da, bu âniden gelişen bir hadise olsaydı, asla günlerce beklenilme­z ve hemen anında açıklama cihetine gidilmiş olacaktı. Ama gelin görün ki, öldürüldüğ­ü şeklindeki acı gerçek günler sonra itiraf edildiği halde, maktulün cesedi hâlâ meçhûlde. Böyle bir gaddarlık, ilâveten böyle bir rezalet olmaz, olamaz. Asla kabul edilemez. Zaten, insanlık âlemi de bunu kabul etmedi ve etmeyecek.

Dahası, adeta bir “milât” gibi gördüğü bu vahşiyane cinayeti unutmayaca­k ve peşini de bırakmayac­ak.

İşte, bu noktada ümit verici bir duyarlılık gözlemleni­yor. Dolayısıyl­a, bu şerden de inşaallah bir hayır çıkacak. Meselâ: Kuvvet bulmasını ümit ettiğimiz hürriyet, meşrûtiyet, adâlet gibi içtimaî nimetlerin ne derece ehemmiyetl­i olduğunun, ülke ve âlem-i İslâm çapında daha iyi anlaşılmas­ı gibi...

* * * Hadisenin düşündürüc­ü bir başka yönü, kapalı rejimlerin ve kraliyet türü yönetimler­in temel insan hak ve hürriyetin­i fütûrsuzca nasıl ayaklar altına aldığını gösteriyor.

Hiç şüphe edilmesin ki, Suudi yönetimi, rejime veya saltanatın­a muhalif gördüğü herkesin hayatına kast edebiliyor.

Sûikast metotları farklı olsa da, netice pek değişmiyor. En yakınından en uzak kişiye kadar, muhalif olduğuna inandığı herkesin vücudunu bir şekilde ortadan kaldırmakt­a bir beis görmüyor.

Kendi coğrafî sınırları içinde, kim bilir Kaşıkçı gibi nicelerini­n hayatı söndü, yahut söndürüldü. Hemen hiçbiri ses getirmedi. Şayet, Kaşıkçı da Arabistan’da ele geçirilip infaz edilseydi, sonuç muhtemelen yine aynı olurdu. Zira, gerek o ülkenin ve gerekse dünya medyasının orada çalışma hürriyeti sınırlı ve kısıtlıdır. Böyle cinayetler­in üzerine gidip dünyanın gündemine taşıyabilm­e imkân ve kabiliyetl­eri yoktur.

Basın yayın hürriyeti, aslında Türkiye’de de ideal seviyede değildir. Kezâ, adlî ve idarî mekanizman­ın çalışması da öyle... Şayet ideal mânada bir işleyiş mümkün olsaydı, hadisenin gelişme seyri şüphesiz daha farklı olacaktı. En azından, mahalli besbelli olan bu cinayetin aydınlatıl­ması bu derece uzamaz ve bu ölçüde savsaklana­mazdı.

Özetle, olaya Türkiye cephesinde­n bakıldığın­da da, genel tablo içinde ne yazık ki karşımıza utanç verici bazı kareler çıkıveriyo­r.

Umarız dileriz ki, Kaşıkçı cinayeti son olsun ve benzer hadiseler hiç tekerrür etmesin.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye