“Pencerelerden seyret içlerine girme!” ne demektir?
Nur Hareketi üç dairedir: “Dost, kardeş ve talebe.” “Dost”, bid’a içinde olsa da, hizmetine taraf olmak üzere en geniş dairedir. Böylece Bediüzzaman, samimî bütün Müslümanları “Müceddidî” kapsam alanına almıştır! Kardeşin şartı beş vakit namazı kılmak, yedi kebairi terk etmek, Risale-i Nur’dan istifadeye çalışmaktır. Talebe ise, kendisini Risale-i Nur’a vakfeden, birinci işi Risale-i Nur’u neşretmektir. Dolayısıyla herkesi aynı kefeye koymak, aynı davranış biçimini beklemek gerçekçi olmadığı gibi, doğru da değil! Diğer yandan, ehil olmayanlar işin içine girer: “Halbuki eşyada kusursuz ve her ciheti hayırlı şeyler, meşrepler, meslekler az bulunur. Alâküllihâl bazı kusurlar ve sû-i istimâlât olacak. Çünkü ehil olmayanlar bir işe girseler, elbette sûiistimal ederler.”1 İnsan, imtihan ve hizmet olan yerde problem vardır. “Mühim ve büyük bir umur-u hayriyenin çok muzır mânileri olur. Şeytanlar o hizmetin hâdimleriyle çok uğraşır. Bu mânilere ve bu şeytanlara karşı ihlâs kuvvetine dayanmak gerektir.”2 “Eğer mü’minlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa, Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse artık aralarını adâletle düzeltin ve adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah, âdil davrananları sever.”3 mealindeki âyet, pencerelerden seyretmeye yol vermez. Diğer taraftan, “Sizden kim bir münkeri/kötü, çirkin, şerri görürse onu eliyle düzeltsin. Buna gücü yetmezse lisanıyla düzeltsin. Buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin. Bu kadarı imanın en zayıf mertebesidir.” hadisi izin vermez. 4 Risale-i Nur meslek ve meşrebine göre, cemaatî meselelerde ve hizmetlerde “pencerelerden seyredip içlerine girmemezlik” edemeyiz; bizzat içeri girmeli, tahkik etmeli, araştırmalıyız. Öyle ise, “pencerelerden seyredip içlerine girmeme” nereden çıktı ve ne için kullanılmıştır? Orijinal pasajından takip edelim: “Mânen sevdiğin ve alâkadar olduğun ve perişaniyetinden müteessir olduğun ve ıslah edemediğin şu kâinat, bir Kadîr-i Rahîmin mülküdür. Mülkü sahibine teslim et. Ona bırak; cefâsını değil, safâsını çek. O hem Hakîmdir, hem Rahîmdir. Mülkünde istediği gibi tasarruf eder, çevirir. Dehşet aldığın zaman, İbrahim Hakkı gibi ‘Mevlâ görelim neyler/neylerse güzel eyler’ de, pencerelerden seyret, içlerine girme…” 5 Tevhidle ilgili olan bu prensip, Allah’ın işlerine karışmamak, takdirine itiraz etmemekle ilgilidir. Hak, hukuk, hizmet, adalet ve cemaati meselelerde istimal edilemez. Hele hele haksız, şer, çirkin, zulüm durumlarında asla kullanılamaz. Bilâkis, “pencerelerden seyredip, içlerine girmek”emr-i bilma’ruf, nehy-i anil-münker gereğince hepimize farz-ı ayndır.