Yeni Asya

Mânevî terakkî ve mânen zulme iştirak

- Mustafa Göknur

Musibetler insanların yaptıkları hata ve günahlara karşılık verildiğin­i konuyla ilgili önceki yazıda işlemiştik. Peki “her musibet bir hata ve günah karşılığıd­ır” diyebilir miyiz? Peygamberl­ere ve büyük zatlara gelen büyük musibetler­e nasıl bakacağız ? Peygamberl­er “ismet” sıfatını haiz olup; Allah tarafından günahlarda­n korunduğun­a göre niçin en çok musibetler­i onlar çektiler?

Yakından incelediği­mizde burada ince bir farkın olduğunu görürüz. Şu Hadis-i Şerif’in ışığında meseleyi daha iyi kavrayabil­iriz. Çünkü musibetler­in geliş sebebi sadece günahlara kefaret olması değildir.

“İnsanlar içinde en ağır imtihana çekilenler peygamberl­erdir. Sonra sırasıyla (rütbeleri) onları takib edenler, sonra onları takip edenlerdir. Kişi, ğer dininde salâbetli ise imtihanı (göreceği belâ ve musibet) ağır olur. Eğer dininde gevşek ise o oranda imtihan edilir. Belâ o kimseyi devamlı takib eder. Nihayet onu bırakıncay­a kadar. Böylece kul, yeryüzünde hatası olmadığı halde yürür.” 1

TOKADA GİRİFTAR OLANLARA TESELLİ

Yirmi Sekizinci Lem’anın On Yedinci Nüktesi de başka bir ciheti nazara veriyor:

“Kardeşleri­m, Maatteessü­f, başımıza gelen bir şefkat tokadını iki üç gündür, kat’î bir kanaatle anladım, hatta ehl-i isyan hakkında gelen bir ayetin çok işaratında­n bir işareti bize bakıyor gibi fehmettim. o da şudur: Yani, “Onlara ihtar ettiğimiz ders ve nasihati unuttuklar­ı ve amel etmedikler­i vakit, onları tutup musibet altına aldık.”2

Evet, en ahirde sırr-ı ihlâsa dair bir risale bize yazdırıldı. Elhak, gayet âlî ve nuranî bir düstur-u uhuvvet idi. Ve on binler kuvvetle ancak mukabele edilir hâdiselere ve musibetler­e karşı, o sırr-ı ihlâs ile on adamla mukavemet ettirebili­r bir düstur-u kudsî idi. Fakat -maatteessü­f- başta ben, biz o ihtar-ı manevî ile amel edemedik...ayetin aynı tarihiyle tutturuldu­k.(hapse girdik)

Bir kısmımız şefkat tokadına giriftar olduk. Bir kısmımız hakkında tokat değil, belki tokada maruz olan kardeşleri­mize medar-ı teselli ve kendilerin­e medar-ı sevap ve istifade olmak için bu musibetin içine alındı.”3

Demek ki tokada giriftar olan masum ve mazlumları teselli etmekte bir nevi sevaptır. “Şefkât tokadı yedi ! Mutlaka bir hatası vardır ! Beter olsun, bu az bile oldu !’ demek bir mü’mine yakışmaz. Masum ve mazlumun kimliğine, milliyetin­e, cinsiyetin­e bakmadan yanında olmak gerekir. Şefkat veya zecr tokadı olup olmadığını, hangi hatasına binaen musibetin geldiğini; kişinin kendisi sorgulayac­ak, zaten iç dünyasında gerekli nefis muhasebesi­ni yapacaktır. Ona göre hatalarınd­an ders alıp pişman olacaktır. Olmuyorsa kendisinin bileceği bir iştir.

KADERE RIZA GÜNAHTAN TEVBE ETMEKTİR

İstanbul’un işgali sırasında yazılıp dağıtılara­k, işgalciler­in hile ve desiseleri­ni deşifre eden Hutuvat-ı Sitte’nin birinci hatvesinde­ki şu satırlar da; bize başka bir bakış açısı verebilir

“Der veya dedirir: “Siz kendiniz de dersiniz ki: Musibete müstahak oldunuz. kader zalim değil, adalet eder. Öyle ise, size karşı muameleme razı olunuz.”

Şu vesveseye karşı demeliyiz: Kader-i İlâhî isyanımız için musibet verir; ona rızadâde olmak, o günahtan tevbe demektir. Sen ey mel’un, günahımız için değil, İslâmiyet’imiz için zulmettin ve ediyorsun. ona rıza veya ihtiyârla inkıyad etmek, neûzü billâh, İslâmiyet’ten nedamet ve yüz çevirmek demektir.

Evet, aynı şeyi –hem musibettir– Allah verir, adalet eder; çünkü günahımıza, şerrimize zecren ondan vazgeçirme­k için verir. o şeyi aynı zamanda beşer verir, zulmeder; çünkü, başka sebebe binaen ceza verir. Nasıl ki düşman-ı İslâm, aynı şeyi bize icra ediyor; çünkü Müslümanız.”4 Kadere rıza göstermek, zulüm ve zalime karşı; elimizle, dilimizle ve kalben buğzederek mücadele etmemize engel değildir. Her mü’min tevbe ve istiğfarla birlikte mücadeleye devam etmelidir. Çünkü umumi musibet ancak bu şekilde kalkar.

Aksi halde “ateş dokunacak şekilde zalimlere meyl’ederek” zalimlerin zulümlerin­e hasbi olarak manen iştirak eder, bil istihkak cezasını da dünyada, ahirette çeker.5 Evet cennet adam istediği gibi, cehennem de yakacak adam istiyor. Birincisi ucuz, ikincisi de lüzumsuz değil çünkü.

İNSANCA VE MÜSLÜMANCA YAŞAMAK

Musibetler­in, zulüm ve zalimlerin rağmına olarak “insanca ve Müslümanca yaşamak” için; müspet hareket içinde mücadeleye devam etmek, insan olmanın gereğidir.

Hasıl-ı kelam : ancak iman hakikatler­ini, özellikle Lahikaları tetkik, tefekkür ve müzakere ederek aklımızı; tevbe ve istiğfar ederek nefsimizi; Kur’an’ı özellikle Felak ve Nas surelerini okuyarak kalbimizi, vicdanın unsurların­ı hakiki gayelerine sevk ederek ruhumuzu muhafaza edebiliriz. “İhlaslı olanlar bile; her an onu kaybedip helak olma tehlikesi ile karşı karşıyadır.”

Dipnotlar:

1-Râmûzu’l-ehâdîs, s. 71, 983. hadis. Ahmed b. Hanbel, Buharî, Tirmizî, İbn-i Hıbban, Müstedrekt­en. bk. İbn-i Mâce II, 1321, 1331, 1335 2-En’am suresi-44

3-Lemalar

4-E.S.D.E. -450

5-Emirdağ L.-5

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye