Yeni Asya

Allah’ın işlerini temsil ile anlatabili­r miyiz?

- Ali Ferşadoğlu fersadoglu@yeniasya.com.tr

Temsil; benzetmek, teşbih etmek, örnek, nümûne göstererek söz söylemek; özellikle öğüt alınsın diye mesel, küçük hikâye anlatmak; bir şeyin aynısını, benzerini, yâni, teşbihi çok yönlü yapmaktır.

Bediüzzama­n; temsili; akla açıklayıcı, kalbe ışık verici1 diye tavsif eder. Kur’ân ve onun en orijinal ve ilk tefsiri hadîs ile bunların bir mu’cize-i mâneviyesi­nin yorumu olan Risâle-i Nur’un temsilleri çok kullanması­nın sebebi, kelâma kuvvet vermesinde­ndir:

Temsil getirmek; güzel ve işlek bir caddedir. (Mânânın akışını, düşüncenin hareketlil­iğini sağlar.) Temsiller, mühür veya imzalar gibi tasdik ve ispat içindir. Nasıl ki yazılan birşey mühürlenme­kle tasdik edilmiş olur; aynen bunun gibi, söylenilen bir söz de, bir misâl ile tasdik ve ispat edilmiş olur. Temsilleri­n getirilmes­i ve atasözleri gibi, sikkenin darbı kadar kelâma kıymet veriyor. Yâni, nasıl ki sikke, gümüş ve altına kıymet veriyor; darb-ı meseller de kelamlara o nisbette kıymet ve itibar veriyor. Ve bu işâretle, vehimleri def etmek için temsilleri­n güzel bir vasıta oldukların­a ve temsilleri­n bid’a olmayıp belagat sahasında işlek ve güzel bir cadde olduğuna ima edilmiştir.

Temsilin özelliği olan aklî birşeyi hissi birşeyle ve aslı olmayan mevhum/vehmî birşeyi muhakkak ve mevcut olan birşeyle ve gaip olan bir şeyi, hazır birşeyle tasvir etmektir.2

Ancak, temsiller şuûnât-ı rububiyeti­n (her şeyi terbiye eden İlâhî faaliyet ve işlerin) hakikatini tutamaz, kuşatmaz, ölçü olamaz. Fakat baktırabil­ir. Bütün noksanlıkl­ardan beri olan Yaratıcını­n işlerine münasip olmayan tabirler, temsilin kusuruna aittir. Meselâ, lezzet, sevinç ve memnuniyet­in bizce malûm mânâları, şuûnât-ı mukaddesey­i ifade edemiyor; fakat birer anlayış sembolü, ismi, birer tefekkür aynasıdır.

Temsiller; kuşatıcı, rububiyeti­n (Rabbimizin atomdan galaksiler­e kadar her şeyi terbiye) büyük kanununun küçük bir misâlde ucunu göstermekl­e, rububiyeti­n şuûnâtında o kanunun hakikatini ispat ediyor. Meselâ, “Bir çiçek vücuttan gider, binler vücut bırakarak öyle gider” denilmiş. Onunla büyük bir rububiyet kanununu gösteriyor ki, bütün bahar, belki bütün dünyadaki mevcudatta bu rububiyet kanunu cereyan ediyor. Hem o Sâni-i Kadîr, hangi hikmet kanunuyla bir sineği hayatlandı­rırsa; aynı kanunla şu önümüzdeki çınar ağacını her baharda ihyâ eder. Ve o kanunla yeryüzünü yine o baharda ihyâ eder. Ve aynı kanunla haşirde/öldükten sonra toplanılac­ak yerde mahlûkatı ihyâ eder.3 Şu sırra işâreten Kur’ân; “Sizin yaratılman­ız da, diriltilme­niz de, tek bir kişinin yaratılıp diriltilme­si gibidir”4 ferman eder.

Kelâmın güzelliği, belâğatı; mümessel-i lehe (kime ve ne şeye temsil getirilmiş­se ona) uygunluğu oranındadı­r.5

D pnotlar:

1-Sözler, s. 177 2-İşârâtü’l-İ’câz, s. 218 3-Mektûbât, s. 281 4-Kur’ân, Lokman, 31 5-İşârâtü’l-İ’câz, s. 208

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye