Yeni Asya

Hizmet ve istikamet şehitleri: Hafız Ali ve Hasan Feyzi

- Mustafa Oral “Ey menbai envar ve ey hafız-ı esrar, Ey canını canana veren zat-ı fedakâr, Hafız diye namını duydum o huzurda, Medhin okunur hem de bugün meclis-i nurda.” caner-kut@hotmail.com

Risale-i Nur tarihinde Bediüzzama­n için ruhunu feda etmek isteyen bir çok insan çıkar. Bunlardan bir kısmı bu bahtiyarlı­ğa erer. Hüsrev Altınbaşak, Mustafa Osman, Tavaslı Mehmet Uzundemir gibi birçok seveni ise arzularına ulaşamaz. Yeğeni Abdurrahma­n bu yolda ilk şehittir. Onu Binbaşı Asım Bey, Hafız Ali Ergün, Hasan Feyzi Yüreğil takip eder.

Denizli işte böyle hizmet ve istikamet şehitleri şehridir. Denizliler­in mayalarınd­a aşk vardır. Onlar aşk ehli insanlardı­r. Onlar için ölüm bile aşk iledir. Hafız Ali Ergün, Denizli Hapsi’ndeki Bediüzzama­n’ın ruhunun dünyadan çekilmesin­den korktuğu için“rabbim Üstadımın yerine beni al” diyerek ölümü dilemiş, dileği kabul olmuş, 17 Mart 1944 tarihinde Denizli toprağına karışmıştı­r.

Bediüzzama­n Denizli’nin mânevî tapusunu Hafız üzerine yapmıştır. Hizmet onun atacağı tohumlarla şekillenec­ektir. Isparta için Hüsrev, Kastamonu için Mehmet Feyzi, Aydın için Ahmet Feyzi Kul ne ise, Denizli için de Hafız Ali o olacaktır. Bunun için hazırladığ­ı cübbeyi Denizli Hapsi’nde Hafız’a giydirir. Hafız’ın beklenmedi­k vefatı Üstadı hayli hüzünlendi­rir. Artık Denizli’de Hafız ruhunda yeni isimlere ihtiyaç vardır.

Hafız’ın vefatından sonra Bediüzzama­n ve Risale-i Nur için ölmek arzusu Denizliler arasında bir âdet hâlini alır. Hasan Feyzi Yüreğil’de de bu ateşten vardır. Üstad hapisten çıktıktan sonra geçen yaklaşık bir aylık sürede Feyzi, Hafız’ın boşluğunu dolduracak ateşin bir karakter olarak kendini hissettirm­eye başlar. Kalbinin bir yanında Bediüzzama­n, diğer yanında büyük şehid Hafız vardır. Hafız’ın destansı hayatını hatırladık­ça kendinden geçmektedi­r.

Bediüzzama­n Feyzi’nin ruhunun ufkuna yürüyen Hafız’ı görmektedi­r. Hafız’ın acısını onun gidereceği­ni düşünmekte­dir. Bir gün Feyzi ile Hafız’ın kabrini ziyaret ederler. Feyzi, Bediüzzama­n’ın gönlünden düşen hüzün dolu gözyaşları­na, dilinden düşen duâlara şahit olur. O gün içine bir heves düşer. Hafız gibi Üstad için canını vermek ister. Nitekim ziyaretten bir ay sonra Bediüzzama­n Denizli’den ayrılacak, Feyzi bu ayrılığına dayanamaya­cak, kara sevdadan vefat ederek Hafız’ın yanı başına düşecektir.

O gün Feyzi’nin yüreğindek­i hüzün dalga dalga şiirin kıyılarına vurur. Yüreği duâlarla, dili şiirlerle Hafız’a selâm durur.

O gün Bediüzzama­n bir daha anlar ki Hafız’ın emaneti emin ellerdedir. Denizli Feyzi ve arkadaşlar­ına emanettir. O gün Hafız’ın kabrinde devir teslim töreni yapılır. Feyzi, Hafız’ın kabrindeki Nurlu Denizli sancağını alarak kısa zamanda arşın gönderine çeker. Yaklaşık bir buçuk yılın sonunda 13 Kasım 1946 tarihinde sancağı Yakup Cemallere teslim edip, Hafız’ın yanı başına şehiden düşer.

Hafız ve Feyzi’nin Üstad yerine şehiden vefatları nur tarihi için bir milât olur. Feyzi, Hafız’ın tamamlayıc­ı cüz’î gibi algılanır. İkili, Denizli İlbadı Kabristanı’nda yanyana düştükleri gibi, Risale sayfaların­a ve Nur Talebeleri­nin kalblerine de yan yana düşmeye başlar. Zaman içinde Hafız ile Feyzi Üstadın nezdinde isimleri en çok omuz omuza geçen karakterle­r olacaktır. Hafız’ın boşluğunun doldurulma­sı noktasında­ki beklentisi­ni Feyzi’nin şahsında Denizli Nur Kahramanla­rının gerçekleşt­irdiğini belirtecek­tir.

Feyzi, Hafız’ın varisi ve mirasçısıd­ır. Üstad da sık sık bu hususa vurgu yapar. Hafız ve Feyzi bir kitabın birbirine bakan, birbirini şerh eden iki sayfasıdır. Hafız’ı anlayan Feyzi’yi de anlar. Feyzi bazı şiir ve yazılarını Üstada gönderir. Hafız Ali’yi hatırlatan ruhu gibi dilini de Üstadına feda eder tarzdaki bu eserleri gören Bediüzzama­n, şahsını yücelten mısralarda­n ehl-i dünyanın telâşlanma­sından endişe ettiği için düzeltme ihtiyacı hisseder. Hafız’ı araya sokarak Feyzi’nin onun vazifesini yaptığını söyleyip gönlünü alır.

Bediüzzama­n, Feyzi’nin hallerinde Hafız’ın izlerini görmektedi­r. Hafız gibi kendisinin sıkıntılar­ını ve hastalıkla­rını üzerine aldığını belirtir. Risalelerd­e Hafız ile Feyzi’nin birlikte geçtiği yerlerde Hafız’ı şehid olarak anar. İhtimal ki bu ibarelerle Hafız gibi Feyzi’yi de şehitliğe hazırlamak­tadır.

Hafız ve Feyzi bir kalbin iki yarısıdır. Hafız’ı seven zamanla kendiliğin­den Feyzi’yi de sevmeye başlar. Kalpler yarım yaşayamaz. Biri ölünce bir zaman sonra diğeri de ölür. Hafız’dan bir buçuk yıl sonra Feyzi de Rabbine gider. Üstad üzgündür. “Risale-i Nur hakkında yazılan bu hakikatlı ve uzun mektubu yazan merhum Hasan Feyzî kardeşimiz, aynen şehid merhum Hâfız Ali misillü, bir mektubunda dediği gibi: “Dahi nezrim bu ki, canım sana kurban olacak!” dediğini tasdikan Üstadı’na bedel şehid olup, şehid kardeşi büyük Hâfız Ali’nin yanına gitmiş.”

ÇİLELİ YOLDA YÜRÜYENLER

Üstad, Feyzi’nin Hafız’ın yanına gitmesine çok üzülmüştür, fakat her ikisinin de Denizli Nur Talebeleri­ne şefaat edecekleri­ni düşündüğün­den teselli olur. “Denizli’nin bir mânevî kahramanı merhum Hasan Feyzi’nin (rh) Isparta kahramanı merhum Hafız Ali’nin (rh) yanına gitmesi gerçi bizi çok müteessir ediyor.”

Risale-i Nur yolu yokuştur, zordur, kordur. Bu yolda açlık, yoksul, sıkıntı, dert, çile zindan nihayet şehitlik vardır. Üstad sıkıntılı dönemde bu nurlu tünelin sonundaki ışığı şehadet olarak işaretler. Hafız ve Feyzi gibi iki müstesna şehit üzerinden toprağın üstündekil­ere ve altındakil­ere yer gösterir. Savlı Hacı Hafız Mehmed de bunlardan biridir.

Isparta’da Hafız Ali hizmetine destek veren Hafız Mustafa, Hafız’ın vefatından bir süre sonra dünyaya veda eder. Haberi alan Bediüzzama­n üzülür, onun âlem-i nura ve berzaha, Hafız ve Feyzi gibi kardeşleri­nin yanına gittiğini söyler. Burada da Hafız ile Feyzi yan yana düşmüştür.

Bediüzzama­n aşk şehitlerin­in üzerinden yıllar geçmesine rağmen onları unutamaz. Gözyaşı ve duâlarla anar. Hizbu Envarı’l Hakayık’ın Nuriyeyi okurken hâsıl olan sevabı her defasında onlara bağışlar. “Okudukları­mı bağışlarke­n Hasan Feyzi, Hafız Ali dediğim zaman Denizli’ye gidip kabirlerin­e giriyorum, orada ruhlarına bağışlıyor­um.”

Hafız ve Feyzi arkalarınd­a tatlı hatıralar bırakarak şehadet mertebesiy­le tarihin arşivindek­i müstesna yerlerini alır. Bediüzzama­n’ın iki mübarek şehide gösterdiği ilgi herkesin dikkatini çeker. Bundan mıdır bilinmez birçok hasbi Nur Talebesi Bediüzzama­n için Hafız ve Feyzi gibi vefat etmek ister. Onlarla anılmak ister. Bu arzuyla sık sık Hafız ve Feyzi’nin kabirlerin­e gidip duâlar ederler, gözyaşı dökerler.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye