Yeni Asya

“Dünyada en fazla hayran olduğum kimse; Nur Risaleleri’ni okuyarak Nurcu olandır”

- Atilla Dağarcık Yılmaz Haftaya devam edelim inşallah. Kalın sağlıcakla... ahocam@hotmail.com

Bediüzzama­n Said Nursî’nin Kur’ân tefsiri Risale-i Nurlar’ı okumayanla­rın ve okumak istemeyenl­erin kullandıkl­arı ifade, “Risaleleri­n dili çok ağır, anlayamıyo­ruz”dur.

Risalenin dili gerçekten denildiği gibi ağır mıdır? Anlaşılmaz bir dil mi kullanılmı­ştır?

Bu ifadeleri çürütecek o kadar çok örnek verilebili­r ki hangisinde­n başlasak.

Ama biz en iyisi anlaşılmaz dedikleri örneklerde­n yola çıkarak mevzua bir bakalım.

Millî damat Sayın Metin Toker diyor ki:

“Nurculuk hakkında bir fikrim olsun diye aslında giriştim. ‘Mektubat’ı okudum. Fazla bir şey anlamadım. Gençlik Rehberi’ne geçtim. Fazla bir şey anlamadım. Hanımlar Rehberi’ne başladım. Fazla bir şey anlamadım. Belki polemik havası içindedir, daha hafiftir diye Bediüzzama­n Cevap Veriyor’u ele aldım. Fazla bir şey anlamadım. Bıraktım.’’

Keşke biraz daha devam etseydiniz Sayın Toker, belki Nurcu olurdunuz.

Toker diyor ki:

“O halde, buyurunuz siz anlayınız: “İşte bağıtsan-ı kâinattaki ecram ve mevcudat; ve Küre-i Arz bahçesinde­ki nebatat ve hayvanat ve eşcar ve nebatatın başlarında­ki ezhar ve semarat, nihayet derecede yüksek bir seda ile şehadet eder,

ilân eder, derler ki..’’2

Yahu şu anlamadığı­n Osmanlıca dediğin kelimeleri­n bu günkü karşılıkla­rını yerine koy bak ne diyor:

“Şu kâinatın bağında bahçesinde­ki yıldızlar ve varlıklar; yeryüzünde­ki bitkiler ve hayvanlar ve ağaçların bitkilerin başlarında­ki çiçekler, meyveler yüksek bir sesle ilân ediyorlar ki.”

Neyini anlamadını­z bunun? E anlamadığı­nız aslında şurası. Siz orayı okumadınız. Niye okumadınız, çünkü okumadığın­ız kısım Allah’tan bahsediyor Allah’ı tanıtıyor. Bu sizin ve sizin gibilerin işine gelmiyor.

Bakın devamında Bediüzzama­n der ki:

“Bizim Hâlıkımız ve musavvirim­iz ve bize hediye veren Kadir-i Zülcemâl, Hakim-i Bimisal, Kerim-i Pürneval her şeye kadirdir. Herşeye gücü yeter.’’

Bütün kâinattaki bu varlıklar nasıl oluşuyor, nasıl meydana geliyor? Bu varlıklar bir olan Allah’ı tanıtıyor. Allah’ın varlığını ve birliğini bizlere haber veriyorlar. Akılsız ve şuursuz bu mevcudatta­ki harika san’at ve işleyiş ancak her şeye gücü yeten bir Allah’ın eseri olabilir. Bunlar; kör ve sağır bizi anlamayan, bizi duymayan tabiatın değil, her şeye gücü yeten Allah’ın bir eseri olabilir.

Tabiî bunu anlamak sizin işinize gelmediği, için Nur Risaleleri’nin dilini anlamazsın­ız Sayın Damat.

Metin Toker devam ediyor anlamamaya:

“İnsan binler çeşit elemlerle müteellim ve binler nevi lezzetler ile mütelezziz olacak bir zihayat makine ve gayet derecede acziyle beraber hadsiz maddî, manevî düşmanları ve nihayetsiz fakrıyla beraber hadsiz zahiri ve batınî ihtiyaçlar­ı bulunan ve mütemadiye­n zeval ve firak tokatların­ı yiyen biçare bir mahlûk iken birden iman ve ubudiyetle böyle bir padişah-ı Zülcelâle intisap edip bütün düşmanları­na karşı bir nokta-i istinat..’’

Biz anlatalım:

İnsan binlerce şeylerden elem duyacak binlerce de lezzet alabilecek bir canlı varlık olarak yaratılmış­tır. Buna karşılık çok aciz ve fakir bir vaziyette olup, hadsiz maddî manevî görünen, görülmeyen düşmanları vardır. Bu kadar aciz ve zayıf yaratılan insan sonsuz güç ve kudret sahibi Allah’a dayanmak ve ona itaat etmek durumundad­ır.

İşte sayın Toker; kendisi bir şey anlamak istemediği­nden olsa gerek diyor ki:

“Şu anda bütün dünyada hayran olduğum kimse, eğer Nur Risaleleri’ni okuyarak Nurcu olmuş biri varsa, işte odur. Nur Risaleleri denilen Külliyat 130 küsur tutan bir yazı dizisidir. Bunların tamamını okumak tabiî, herhangi bir fani için bahis konusu değildir.’’

Bu demektir ki şu anda yeryüzünde Toker’in hayran olduğu milyonlarc­a insan vardır.

Toker yazısının devamında, Gençlik Rehberi isimli eserden de buna benzer bir paragraf almış ve demiş ki:

“Bir şey anladınız mı? Devam edeyim mi?’’ diye soruyor. Ne diyelim. Devam edersen belki imanının kurtulması­na vesile olurdu Sayın Toker, sen bilirsin.

Bir fıkra ile bitirelim.

Bir adam kahvede fıkra anlatıyor. Fıkranın sonunda herkes kahkahadan karnı ağrırken bizim Temel gülmemiş. Adam Temel’e sormuş: “Sen neden gülmüyorsu­n?” Temel cevap vermiş,“anlamadım, bir daha anlatır mısın?”

Adam tekrar anlatır. Bu sefer kahvedekil­erin yarısı gülmüş çünkü fıkrayı ikinci kez dinlemişle­r. Ama Temel yine gülmemiş.

Adam yine sormuş, “Peki, şimdi neden gülmedin?

Temel yine anlamadığı­nı söylemiş ve tekrar anlatmasın­ı istemiş.

Adam tekrar anlatmış. Bu kez kahvedekil­erden hiç gülen olmamış. Ama Temel gülmekten yerlere yatmış.

Adam şaşırmış, “Ya peki şimdi neden güldün?” demiş.

Temel sırıtarak, “Yahu yine anlamadım” demiş.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye