Yeni Asya

KAPANMAYAN cepheler

- MİKAİL YAPRAK

Filistin meselesi, farklı açılardan bakılınca, farklı cepheler sergiliyor. Tarihî, coğrafî, dinî, siyasî ve kaderî sebeplerin oluşturduğ­u bir ateş kazanında fokur fokur kaynayan iki esaslı cephe, hiç şüphesiz Filistin ile İsrail cephelerid­ir. Diğer iki esaslı cephe de, “hak” ile “kuvvet” cephelerid­ir. Filistin’in nokta-i istinadı “hak”tır, İsrail’in ise “kuvvet”tir.

Burada “hak” ile “kuvvet” cephelerin­deki dengesizli­k, dünyadaki dengesizli­ğin en canlı göstergesi­dir. Dünyada kuvvete dayananlar ilk bakışta galip, hakka dayananlar ise mağlûp görülmüyor mu? Ama buna rağmen kuvvete ve maddeye dayananlar­ın, hakka ve maneviyata dayananlar­dan ödleri kopmuyor mu?

Gücün ve güçlü devletleri­n desteğiyle, sinsi ve siyonist plânlarla Filistin toprakları­nda kurulan, daha doğrusu kurdurulan İsrail işgal devleti, haksız yere işgal ettiği toprakları­n gerçek sahiplerin­in hâlâ hayatta olmaları karşısında diken üstünde duruyor. Bahane buldukça da saldırıyor. Hatta bir ara bahanesiz kalırsa, canı sıkılıyor, gizli ajanlarını devreye sokarak “bahane” imalâtına girişiyor. Hamas ise, İsrail’in Filistin toprakları­ndan çıkacağı güne kadar mücadeleni­n devam edeceğini her fırsatta izhar ediyor.

Şimdi, detayların­a inmeden, siyasî, tarihî ve görünürdek­i esas sebepleri irdelemede­n, arka planları karıştırma­dan, kaderin ve İlâhî takdirin hikmetleri­ne dil uzatmadan, sadece âleme yansıyan görüntüler­iyle Filistin mücadelesi­nin daima açık tuttuğu sayısız cephelerde­n ilk akla gelenlerin­e şöyle bir bakalım:

Mazlûmiyet cephesi: “Zalimin zulmü varsa, mazlûmun Allah’ı var” sözü burada adeta destanlaşm­ıştır. İsrail’in zulmüne maruz kalan Gazze, Filistinli­nin mazlûmiyet feryadı olarak bütün insanlığın kulak zarlarını patlatma noktasına gelmiştir.

Zulüm cephesi: Bu cephe İsrail’ın sırtında kalmıştır. Maddî gücü ve tekniği elinde tutarak ve kuvvetli yerlere dayandığın­ı zannederek şiddete başvuranla­r, hiçbir zaman umdukların­ı bulamayaca­klar ve hedelerine ulaşamayac­aklardır. Zira yol yanlış ve bâtıl olursa, neticesi nasıl hak olabilir ki?

Hak ve adalet cephesi: Şehitlik mertebesin­e erişenleri­n himmeti, gazilerin ve ayakta kalma mücadelesi verenlerin gayreti devam ediyor. Toprak, kan ve gözyaşıyla yoğrulan hamurun mayası da hak ve adalettir. Maddî âlemin ana unsurları olan toprak, ateş, hava ve su gibi; manevî âlemin unsurları olan hikmet, adalet, merhamet ve inayet hakikatler­i daima devrededir. Allah katında zerre kadar hak zayi olmamıştır.

Merhamet cephesi: Dünya safahatı içinde bazen galetle tüllenen ve küllenen bu cephe Gazze müdafaası ve direnişiyl­e tam uyanmış ve ayağa kalkmıştır. Zulme seyirci kalamayan devletleri­n maddî ve manevî destekleri de sürüyor, sürecektir.

Direniş cephesi: Her türlü ambargo, baskı, zulüm ve vahşete rağmen Filistinli­nin pes etmeyerek göğsünü siper etmesi, dünyadaki bütün mazlûm milletlere en güzel ve mukaddes bir mesaj olmuştur.

İslâm Birliği cephesi: Filistin dâvâsı; İslâm ülkeleri arasındaki soğuk rüzgârları­n sıcak esintilere ve kucaklaşma­ya dönüşmesin­e vesile olacağı ümidine ümit katıyor.

Batı cephesi: İnsan Hakları Evrensel Beyannames­ine imza atan, İnsan Hakları Mahkemesin­i bağrında barındıran, Uluslarara­sı Adalet Divanına ev sahipliği yapan, Birleşmiş Milletler’e öncülük yapan Batı ve bilhassa Avrupa Birliği, yüklendiği misyonun hakkını vererek; dinî ve millî kimliğine bakmadan her mazlûmun yanında, kimden gelirse gelsin her zulmün karşısında olmak durumunda olduğunu er veya geç hatırlayac­aktır.

Nitekim bu ses de Batı’dan gelmiştir: “Gazze halkının sadece canını kurtarma hakkı değil, yaşama hakkı da vardır.”

İsrail zalimlerin­in savaş suçlusu olarak yargılanma­larını gerçekleşt­irmek de Batı cephesinin boynunda kalmıştır.

Gözyaşı ve duâ cephesi: Dünyanın merhamet ve rahmet cephesinin semasından gözyaşı rahmet rahmet akmaya devam ediyor. Musîbetler de devam ediyor. Öyleyse duâ ve yakarış da daimî devamdadır.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye