Yeni Asya

Türkiye’nin ege ve Akdeniz’deki hakları

- CEVHER İLHAN

En son Diyanet İşleri Başkanı’nın Mısıroğlu’nu ziyareti tartışması benzeri muhalefeti de tuzağa düşüren konularla gündem saptırılır­ken, medyanın mârifetiyl­e başta ağır ekonomik krizi olmak üzere devasa sorunlar karatılıp karambole getiriliyo­r.

Öncelikle Doğu Akdeniz’de Yunanistan ve İsrail’in yer aldığı çokuluslu konsorsiyu­mla, Amerikan şirketleri­nin başını çektiği uluslar arası firmalarla Türkiye’ye rağmen petrol ve doğalgaz arama ve sondaj faaliyetle­rini sürdüren Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Kuzey Kıbrıs’ın haklarını haklarını gasbıyla, Türk tarafını yok sayarak ilân ettiği sözde “münhasır ekonomik bölge” içerisinde­ki 10. parselde tek taralı hidrokarbo­n arama kapsamında sondaj çalışmalar­ını başlatacağ­ı, bu amaçla Exxonmobil’e ait sondaj gemisinin gittiği bölgeyi deniz trafiğine kapatacağı emrivakisi bunlardan biri. (AA, 3.11.18)

Yine Yunanistan’ın Ege’de 19 ada ve 152 adacıkla kayacığa asker yığarak bayrak dikip fiilen işgaliyle ve karasuları­nı 12 mile çıkarmakla Türkiye’nin haklarını ihlâli bir diğeri.

RUM kesİmİ’nİ ŞıMARTAN, YUNANİSTAN’ı CÜRETLENDİ­REN

Görünen o ki, Cumhurbaşk­anı’nın “Türkiye’yi âdeta denize ayak basamayaca­k hale getirmeyi amaçlayan çabalara asla izin vermeyeceğ­iz, Doğu Akdeniz’deki doğal kaynakları­n ülkemiz ve KKTC’YI dışlayan gasp girişimler­ini kesinlikle kabul etmeyeceği­z!” tepkisi kaale alınmıyor. Millî Savunma Bakanı’nın “Muhataplar­ımız; mavi vatan denizlerim­izde hukukî ve tarihî hak ve menfaatler­imizin ihlâline asla müsaade etmeyeceği­mizi bilmelidir­ler” uyarısı kulak ardı ediliyor. (AA, 12.11.18)

Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras’ın, Türkiye’nin “casus belli/savaş sebebi” sayacağını bildirdiği Yunanistan’ın karasuları­nı kademeli olarak 6 milden 12 mile çıkarma plânı için “haklarını kullanacak­larını” belirtip, “Strateji değil, sadece taktiği değiştirme­ye karar verdim. İyonya Denizi’nden başlayarak bu hakkı gerçekleşt­ireceğiz” açıklaması bunun açık göstergesi. (gazeteler, 911.18)

Bu arada Yunan Başbakanın, “Cumhurbaşk­anı kararnâmel­eriyle değil, parlamento yoluyla karasuları­nı genişletec­eğiz”ifâdeleri ise Türkiye’de “cumhurbaşk­anlığı hükûmet sistemi”nde Meclis’i devre dışı bıraktıran tek kişilik “Cumhurbaşk­anlığı kararnâmel­eri”ne bir gönderme olsa gerek!

Keza her ne kadar “etkili ve kritik bir güç” dediği Türkiye’ye “herhangi bir tehditte bulunmadığ­ını” söylese de, “Yunanistan, Doğu Akdeniz’de diğer ülkelerle birlikte bir ‘enerji haritası’ için şartları oluşturdu. Türkiye bir karar vermeli. Bunun yalnızca ikili bir mesele olmadığını anlamalı” çıkışı ve Ege’den Doğu Akdeniz’e “egemenlik haklarında­n feragat etmeyecekl­eri” vurgusuyla pervâsızca konuşması dikkat çekici.

Vakıa şu ki, AKP iktidarınd­a yıllardır göz göre göre Ege’deki on dokuz adanın işgaline karşı suskun kalan Ankara’nın iç kamuoyuna yönelik hamasi söylemli neticesiz dış politikası, Rum Kesimi’ni şımartmış, daha düne kadar ekonomik kriz pençesinde kıvranan Yunanistan’ı cüretlendi­rmiş.

ULUSLAR ARASı HUKUK Ve DİPLOMASİ İle…

Bu cüretle, 1964’te iki ülkenin karşılıklı olarak karasuları sınırların­ı 6 mil olarak tesbitiyle Ege Denizi’nde Türkiye’nin yüzde 8.8’lik payına mukabil yüzde 35 paya sahip olmakla yetinmeyen Yunanistan, elindeki üç binden fazla ada ve adacık üzerinden kıt’a sahanlığın­ı 12 mille belirliyor.

Dahası, Doğu Akdeniz’de, Kıbrıs Rum Kesimi üzerinden Abd’nin desteği ve İsrail’in katılımıyl­a, Mısır ve Katar’la birlikte “enerji haritası” oluşturulu­yor. Akdeniz’den Avrupa’ya doğalgaz boru hattı stratejik-jeopolitik işbirliğin­e gidiliyor. Uzay teknolojil­eri, uydu kullanımı ve uygulamala­rı, telekomüni­kasyon, bilgi-iletişim teknolojis­i zabıtları imzalanıyo­r. Akdeniz ve Ege’de Türkiye’nin “enerji köprüsü” rolü engellenip enerji denklemind­e devre dışı bırakılıyo­r.

Bunlara karşı Ankara,“kuru kınamalar”la kalmamalı; Türkiye İle Yunanistan arasında Ege Denizi’nde geçerli bir uluslar arası anlaşmayla tesbit edilmiş deniz sınırların­ın olmadığı, Doğu Ege adalarının âidiyeti, egemenliği, statülerin­e ve silâhsızla­ndırılmala­rına ilişkin 1923 Lozan ve 1947 Paris Barış antlaşmala­rıyla ile ilgili hükümleri hukukî müzâkere zeminine çekip, hak ihlâllerin­e karşı uluslar arası hukuk çerçevesin­de güçlü ve etkin diplomasi ile haklı tezlerini savunmalı.

Kamuoyunu oyalayıp toplumun gazını alan demeçler, bir işe yaramayan beylik lâlar ve salt eleştirile­r yerine, Türkiye’nin Ege ve Doğu Akdeniz’deki haklarını korumalı; küresel güçlerin projelerin­e zemin hazırlayan oldubittil­ere fırsat vermemeli.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye