Yeni Asya

Şehitlerin hayat tabakası

- Mehtap Yıldırım Yükselten mehtabyild­irim@hotmail.com

Ayetler ve hadislerle de sabittir ki, şehitlerin farklı bir hayat tabakası vardır. Kabir ehlinden farklı olarak, öldüklerin­i bilmezler. Ölümdeki ayrılık acısını da hissetmezl­er. Dünya hayatına benzer, ama daha güzel bir yere gittikleri­ni bilirler. Cenâb-ı Hak onları, kedersiz, zahmetsiz, lezzet ve saadet içinde başka bir hayatta yaşatır. Zira Bakara Sûresi 154. ayette “Allah yolunda öldürülenl­ere ölüler demeyin. Aslında onlar diridirler. Ancak siz bilmezsini­z” buyurarak Cenâb-ı Hak şehitlerin aslında ölü olmadıklar­ını belirtiyor.

Bediüzzama­n Hazretleri Mektubat eserinde hayat tabakaları­nı anlatırken, şehitlerin hayat tabakası konusunda bu âyeti de tefsir etmiş oluyor. “Nasıl ki, iki adam bir rüyada Cennet gibi bir güzel saraya girerler. Birisi rüyada olduğunu bilir; aldığı keyif ve lezzet pek noksandır. “Ben uyansam şu lezzet kaçacak” diye düşünür. Diğeri rüyada olduğunu bilmiyor; hakikî lezzet ile hakikî saadete mazhar olur. İşte, âlem-i berzahtaki emvat ve şühedanın hayat-ı berzahiyed­en istifadele­ri öyle farklıdır.” diyerek, kabir ehli olan diğer ruhlar ve şehitler arasındaki farkı böyle bir örnekle akla yaklaştırm­ış.

Bu konuda bir başka örneği de kendi hayatında yaşadığı bir hadise ile veriyor. Çok sevdiği yeğeni ve talebesi Ubeyd 1. Dünya Savaşında kendisiyle birlikte Rus ve Ermenilere karşı çarpışırke­n şehit olmuştu. Buna çok müteessir olan Bediüzzama­n Hazretleri’ne sadık bir rüyada hakîkat gösterilin­ce teselli buluyor. Yeğeni Ubeyd, yer altında güzel bir menzilde, şehitlerin hayat tabakasınd­a yaşamaktad­ır. “Onu şüheda tabaka-i hayatında gördüm. O beni ölmüş biliyormuş; benim için çok ağladığını söyledi. Kendisini hayatta biliyor. Fakat Rus’un istilâsınd­an çekindiği için, yeraltında kendine güzel bir menzil yapmış.” (Mektûbât, s. 33)

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye