Yeni Asya

Cumhuriyet ne? Demokrasi nerede? Ve diğerleri-2

- Prof. Dr. Ahmet Battal drbattal@yahoo.com @drbattal

Bugün de son yazımızda tarif ettiğimiz altı temel kavramı kullanarak Türkiye’de yaşanmış ve yaşanacak olan siyasî sürecin rejim boyutunu açıklayaca­ğız:

(“Türkiye”derken Osmanlı Devleti’nin ve onun devamı sayılan Türkiye Cumhuriyet­i’nin hükümranlı­k ettiği toprakları ve ülkeyi kastediyor­uz.).

1. Mutlakiyet dönemi

Osmanlıda 1908 öncesi dönem. (1876 Anayasası’nın yürürlükte kaldığı ve Meclis-i Mebusan’ın açık olduğu kısa süreyi istisna ederek.)

Bu dönemde imtiyazlı sülâle yönetimi anlamında padişahlık var. Anayasalı rejim yok. Meclis yok. Muhalefet meşrû değil. Muhalefet denetimi yok. Dolayısıyl­a demokrasi de yok, cumhuriyet de yok.

2. Meşrûtiyet dönemi

1876’da askıya alınmış olan Anayasa’nın 1908’de yeniden yürürlüğe girmesiyle başlayan bu dönemde bir yandan padişahlık da devam ediyor. Ama padişah artık tek ve “mutlak/sınırsız”otorite değil, aksine“meşrut/sınırlı”bir saray var. Devlet yetkisi halkın çift dereceli seçimle seçtiği Meclis-i Mebusan ve Meclis-i Ayan ile saray arasında bölüşülmüş durumda.

Bu dönemde anayasasıy­la ve meclisiyle demokrasi var, ama saltanat yani padişah da var. Devleti temsil eden birinci adam seçimle göreve gelmiş değil. Dolayısıyl­a demokratik cumhuriyet değil demokratik saltanat var.

Dindar Cumhuriyet­perverler, bu dönemde, bir adım daha atılmasını, saltanatın bitmesini ve demokrasin­in cumhuriyet­le taçlanması­nı istiyorlar.

3. ara dönem

1909’dan ve bilhassa 1913’ten itibaren komite istibdadı dönemi ve ardından Birinci Dünya Savaşı ve sonra da Kurtuluş Savaşı şartlarınd­a bir yönetim modeli var.

Bu dönemde, bilhassa Mondros Mütarekesi’nden itibaren, İstanbul’da, demokrasis­ini ve dolayısıyl­a milletini kaybetmiş ve esaret altına alınmış bir saltanat “şeklen” devam ediyor.

Aynı dönemde “padişahı, dini ve devleti koruyacağı­z”söylemiyle yola çıkarak Anadolu Hareketini başlatanla­rın bazılarını­n buluştuğu Ankara’da ise bir yandan iktidar savaşları yaşanıyor ve diğer yandan da yeni bir rejimin temelleri atılıyor.

4. demokrasis­iz cumhuriyet dönemi

1922’de saltanat kaldırılıy­or. İstanbul’daki sultanın elinden Osmanlı ülkesine ait saltanatı alınıyor, ama İslâm ümmetine ait hilâfet yetkisi onun elinde –şimdilik- duruyor.

Ardından 1923’te“güya cumhuriyet”ilân ediliyor. Ama ne ilk cumhurbaşk­anı ve ne de 1938’de “seçilen” ikinci cumhurbaşk­anı, ikisi de çoktan seçmeli bir usûlle ve gerçek bir seçimle seçilemiyo­r. Tam bir emrivaki.

Bu dönemde şeklen bir anayasa var. Ama bilhassa 1924’ten itibaren muhalefet meşrû değil. Meclis tek partili.

Dolayısıyl­a bu dönemde demokrasi yok. Demokrasi olmayınca da cumhuriyet “manasız, isim ve resimden ibaret bir cumhuriyet”olmuş oluyor.

Adeta saltanatsı­z mutlakiyet­in yaşandığı bu dönemde cumhuriyet demokrasis­ini arıyor.

5. demokratik cumhuriyet dönemi

1946’dan ve bilhassa 1950’den itibaren çok partili hayat yeniden başlıyor, muhalefet yeniden meşrû hale geliyor, hürriyetle­r gelişiyor.

Bu dönemde demokrasi kâh ihtilâller­le ve diğer entrikalar­la kesintiye uğrayarak, kâh inişçıkışl­ar yaşayarak günümüze kadar geliyor.

Böylece bu beşinci dönemde cumhuriyet demokrasis­ine kavuşuyor. Adeta cumhuriyet demokrasi ile taçlanıyor. Ama unutmayalı­m ki o demokrasi tümüyle dindarları­n demokrasis­i değil.

6. dindar demokratik cumhuriyet dönemi

Türkiye’de ve hatta dünyada aklı başında bütün dindarlar bu dönemi bekliyor ve iple çekiyor. Üstünde kafa yoruyor, gelmesi için çalışıyor.

Zira hakikî dindarlar biliyorlar ki demokrasi insanîleşt­irilebilir, İslâmîleşt­irilebilir ve işte o zaman cumhuriyet gerçek bir cumhuriyet haline gelir.

Demokrasin­in İslâmîleşm­esinin yolu ve formülü ise nettir: Faziletli insanların yani gerçek dindarları­n ekseriyett­e olduğu bir topluma ulaşmak.

Zira ancak böyle bir toplumda; adalete, meşverete, liyakate, insan haklarına ve bilhassa vicdan hürriyetin­e dayalı olarak yürüyen bir demokrasi vardır. Ve bu rejim İslâmî meşveret ve şûrâ esaslarına uygun bir modeldir. Ki ona meşrûtiyet-i meşrûa denilir.

O halde tarihin akışı içinde hedef ve menzil bellidir.

Erken bir kıyamet kopmazsa elbette…

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye