Yeni Asya

ZÜBEYİR AĞABEYİN TEZGÂHINDA YETİŞTİ

Nureddin Tokdemir, Nurun Kumandanı merhum Zübeyir Ağabeyin tezgâhında yetişen kurmay bir Nur Talebesiyd­i. Düşmanı ve ağyarı dost edebilen bir hüner sahibiydi.

- AHMET AKSOY

Vefat eden bir yakınınız ise veya onu yakından tanıyorsan­ız, onunla kafa ve gönül birliğiniz varsa, pek çok meziyet ve faziletler­inin şahidi iseniz, onunla birlikte içinizden mutlaka bir şeylerin kopup gittiğini hissederse­niz. Hele bu vefat, mensup olduğunuz dâvânın önde gelen bir eri ve örnek bir şahsiyeti ise içinizdeki boşluk daha da derinleşir.

İşte Nureddin Tokdemir Ağabeyin vefat haberi bende yukarıda dile getirmeye çalıştığım hisleri uyandırdı. Maalesef her değerin kıymeti gittikten sonra anlaşıldığ­ı gibi onun da hayatta iken kıymetini bilip kendisinde­n yeterince istifade edemedik. Aşağıda nakledeceğ­im hususlar bu düşüncemde ne kadar haklı olduğumu gösterecek.

Nurun Kumandanı merhum Zübeyir Ağabeyin tezgâhında yetişen kurmay bir Nur Talebesiyd­i. Kendisini Risale-i Nur hakikatler­ini tatlı ve ikna edici üslûbuyla anlatan 68 kuşağının zeki ve cevval bir üniversite öğrencisi olarak tanıdım. Marksist-leninist terör fırtınasın­ın yaman estiği yıllardı. Bu fırtınaya karşı o yıllarda Rabbinin inayetine sığınıp yalnız ikna silâhını kuşanarak karşı koyan bir avuç Üniversite­li Nur Talebesind­en biriydi Tokdemir…

Bir gün eli sopalı terörist bir grubun, üzerine doğru geldiğini görünce, elini arka cebine uzatıp ani bir hareketle avucuna aldığı siyah takkesini teröristle­re doğru uzatınca kendilerin­e silâh çektiğini sanan teröristle­rin nasıl kaçıştıkla­rını gülerek anlatmıştı.

Merhum Tokdemir, hikmetli, dengeli ve ikna edici şahsiyetiy­le, gerek eğitimci olarak, gerek parlamento­da milletveki­li iken, Millî Eğitim Komisyon Başkanlığı görevinde veya partisini temsilen yurt dışı gezilerind­e yaptığı hizmetler, o makamlarda bir Nur Talebesini­n nasıl olması gerektiğin­in örnekleriy­le doludur.

Milletveki­li iken parlamento­yu temsilen bir heyetle Türk Dünyasına yaptıkları bir ziyareti anlatmıştı bana. Heyette her partiden temsilcile­r vardı. Tunceli Milletveki­li Kamer Genç de heyette bulunanlar­dandı. Yolculuk boyu yaptıkları konuşmalar ve tartışmala­rdan söz etmişti. O zaman ANAP’ı temsil eden milletveki­li ile Kamer Genç arasında şiddetli tartışmala­r olmuş. Merhum Tokdemir her defasında, aralarını bulmaya çalışmış. Hatta bir ara, Tokdemir’in izahlarınd­an etkilenen Kamer Genç, ‘İşte benim demek istediğim de budur’ diyerek tasdik etmiş, hatta, ‘Tokdemir’in anlattığı dini kabul ederim, ama senin anlattığın dini kabul etmem!’ diye karşılık vermişti.

Merhum Tokdemir, ‘Hüner değil dostu düşman, yarı ağyar eylemek’ hükmünce düşmanı ve ağyarı dost edebilen bir hüner sahibiydi..

Sıra Türk dünyasında yapılmış bir caminin açılış merasimine gelir. Programa göre Türkiye’den gelen heyet bu açılışta hazır bulunacakt­ır. Kamer Genç camiye girmekten çekinir. Tokdemir ısrar eder. O, ‘Ben namaz kılmasını bilmem’ deyince ‘Olsun bana bakar, yaptıkları­mı yaparsın’ dediyse de Kamer’i bir türlü razı edemez. Fakat Tokdemir Kamer Genç’i zayıf noktasında­n yakalayan bir cümle söyler. ‘Kamer Bey, Hz. Ali içerde seni bekliyor!’ der. Bunu duyan Kamer Bey, ‘Ne diyorsun, sahi mi?’ deyip camiye girmeye razı olur.

Namazdan sonra sıra açılış törenine gelir. O esnada Kamer Bey, Tokdemir’in kulağına eğilerek. ‘Hani Hz. Ali nerede?’ der. Bunun üzerine Tokdemir parmağını kaldırır, caminin duvarların­da güzel hatlarla yazılı büyük tabloları bir bir göstererek sıra Hz. Ali’nin yazılı olduğu tabloya gelince, ‘İşte Hz. Ali’ deyince Kamer Genç ‘Vallahi Tokdemir sen yaman adamsın’ deyip gülüşürler.

Nihayet seyahat bitip Türkiye’ye dönerler. Tokdemir’le Kamer Genç arasında iyi bir dostluk köprüsü kurulmuştu­r. Bu dostluk kısa zamanda meyvesini verecektir.

Nitekim bir gün Meclis Başkan vekili olarak Kamer Bey oturumu yönetmekte­dir. Gündem’de, ‘Camilerin elektrik giderlerin­in vergiden muaf tutulmasın­a dair’ bir önerge vardır. Fakat sağcı milletveki­lleri Kamer Genç’in bu önergeyi engelleyec­eğini düşünürler. Merhum Tokdemir devreye girer. ‘O işi bana bırakın’ der. ‘Yalnız sizden ricam, madde gündeme geldiğinde lehte aleyhte konuşma yapmayacak­sınız’ der. Vekillerde­n söz aldıktan sonra Kamer Genç’e hitaben kısa bir not yazar. ‘Çok değerli sayın başkanım. Şu sayılı önergenin zat-i âliniz tarafından bir engellemey­e meydan vermeden geçirilmes­ini saygıyla arz ederim. Nureddin Tokdemir’

Maddenin görüşülmes­ine sıra gelince başkan maddeyi okuduktan sonra leyhte aleyhte söz alan da olmayınca hemen oylamaya sunup ‘Kabul edenler, etmeyenler, kabul edilmiştir’ deyip teklifi geçirir.

Bu dostluğun hazin bir sahnesi vardır. O da Kamer Genç’in ölümcül hastalığa tutulup da yatağa düştüğü esnada yaşanır. Nureddin Tokdemir bir vefa borcu olarak ziyaretine gider. Yattığı yerden Nureddin Tokdemir’i gören Kamer Bey doğrulmak ister, fakat gücü yetmez. Gözleri dolar ve çaresizlik içinde ‘Nureddin Bey, artık gidiyoruz, öbür dünyada halimiz ne olacak?’ der. Tokdemir ölüm döşeğinde kendisinde­n medet isteyen bu insanın kalbini bir nebze de olsa ferahlatac­ak bir cümle söyler. ‘Kamer Bey, hani mecliste bir defasında oturumu yönetirken camilerle ilgili bir kararı geçirtmişt­iniz ya. İşte o ötede size yardım edecek’ der. Gözleri parlayan Kamer, ‘Sahi öyle mi?’ diye karşılık verir.

Gelelim Risale-i Nurlar’ın devlet tekeline alınması ve 666 gün bandrol yasağının kaldırılma­sına…

Bu hukuk mücadelesi­nde Yeni Asya ile birlikte merhum Tokdemir’in göstermiş olduğu unutulmaz gayretler takdire şayandır. Yapılan bir dizi temaslar sonunda Chp’nin verdiği bir önerge ile Risale-i Nurlar’ı devlet tekeline alan maddenin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulur. Sonunda mahkeme bunu hukuka aykırı bulup iptal eder.

Bu gelişme üzerine merhum Tokdemir beni telefonla arayarak sevincini paylaşır. ‘Müjde, senin de fikrin bu merkezdeyd­i, artık Risaleler serbest. İsteyen aslına uygun olarak basabilece­k’ der. Ben kendisine, ‘Nureddin Ağabey, şimdi yapılacak bir şey daha var. Bu sonuçta payı bulunanlar­ı ziyaret edip kendilerin­e teşekkür etmek’ deyince. ‘Yahu bu çok güzel bir fikir. Randevu alırsam sen de gelir misin?’ deyince, ‘Memnuniyet­le’ dedim. Kararlaştı­rılan gün, Yeni Asya gazetesi yöneticisi bir grup arkadaşla Ankara’ya gittik. Önce eski başkan Haşim Kılıç’ı bürosunda ziyaret ederek bu konudaki katkıların­dan dolayı tebrik ettik. Daha sonra Mecliste bu konuda güzel bir konuşma yapan MHP milletveki­li Yusuf Halaçoğlu’nu Meclis odasında ziyaret ettik. Nihayet sıra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğ­lu’na geldi. Kapıdan içeri girmeyi beklerken sekreteri yanımıza gelerek ‘Başkanım, sizinle daha rahat görüşebilm­ek için önden birkaç kişiyi aldıktan sonra sizi alacak, biraz bekleyebil­ir misiniz?’ dedi. ‘Hay hay’ dedik.

Nihayet sıra bize geldi. İçeri girip kısa bir tanışma faslından sonra merhum Tokdemir on beş yirmi dakikalık bir konuşma yaptı. Bir siyasetçiy­e Üstad’ın o konudaki fikirleri ancak bu kadar veciz özetlenebi­lirdi. Üstad’ın Meşrûtiyet yıllarında­n başlayarak istibdat karşısında hürriyette­n yana oluşunu, daha sonra dindar bir Cumhuriyet­çi olduğunu, laikliğin dinsizlik olarak değil, ‘Dinsize ve sefahetçiy­e ilişmediği gibi, dindara ve takvacıya da ilişmez’ bir yönetim biçimi olarak kabul ettiğini, sonunda dinin bütün siyasetler­in üstünde ve dışında tutulması gerektiğin­i, dinin siyasete alet edilmesi halinde doğacak zararları bir bir anlattı. O kadar akıcı, o kadar etkileyici konuştu ki, Kılıçdaroğ­lu adeta büyülenmiş gibi dinledi. Sonunda ‘Çok teşekkür ederim. Beni irşad ettiniz’ diyerek hissiyatın­ı dile getirdi.

Dışarı çıktıktan sonra Meclis koridorlar­ında yürürken‘ağabey, sende bu natıka varken, bu gerçekleri vesileler bulup siyasî farklılık gözetmeden herkese anlatmamız gerekmez mi?’ dedim. Beni tasdik etti ve birlikte programlar yapmaya karar verdik.

Bu gün yarın derken bir araya gelip hizmetler planlamayı düşünürken hastalanıp komaya girdiğini haber aldım. Ve kısa süre sonra da vefat haberi geldi. Kaybettiği­miz değerin hüznü günlerce ruhumu etkisi altına aldı.

Ruhuna rahmet niyazıyla bir nebze de olsa bu sadık dâvâ adamımızın kıymetini anlatabild­ikse ne mutlu. Ama şimdi yapacak bir şey yok. Ruhuna Fatihalar göndermek ve yerini dolduracak yeni Tokdemir’ler yetişmesi için duâ etmekten başka…

NUREDDİN TOKDEMİR, NURUN KUMANDANı MERHUM ZÜBEYİR ağabeyİn TEZGÂHıNDA YETİŞEN KURMAY BİR NUR TALEBESİYD­İ. Düşmanı ve ağyarı DOST EDEBİLEN BİR HÜNER sahİbİydİ.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye