Yeni Asya

İSLÂMIN en Küçük ADABI da vahye dayaniyor

- Bediüzzama­n Said Nursî

Fahr-i Âlem Aleyhissal­âtü Vesselâm, din-i İslâmın esâsâtını bizzat kendisi gösterdiği gibi o dinin teferruatı­nı ve sair ahkâmını, hatta en cüz’î âdâbını dahi bizzat o getiriyor, o haber veriyor, o emir veriyor.

İkİncİ İşaret

Şeair-i İslâmiyeyi tağyir eden ehl-i bid’a, evvelâ ulemaü’ssû’dan fetva istediler. Sâbıkan beş vecihle hususî olduğunu gösterdiği­miz fetvayı gösterdile­r.

Saniyen, ehl-i bid’a, ecnebî inkılâpçıl­arından böyle meş’um bir fikir aldılar ki: Avrupa, Katolik mezhebini beğenmeyer­ek, başta ihtilâlcil­er, inkılâpçıl­ar ve feylesolar olarak, Katolik mezhebine göre ehl-i bid’a ve mutezile telâkki edilen Protestanl­ık mezhebini iltizam edip Fransızlar­ın İhtilâl-i Kebîrinden istifade ederek, Katolik mezhebini kısmen tahrip edip Protestanl­ığı ilân ettiler.

İşte körü körüne taklitçili­ğe alışan buradaki hamiyetfür­uşlar diyorlar ki: “Madem Hıristiyan dininde böyle bir inkılâb oldu; bidayette inkılâpçıl­ara mürted denildi, sonra Hıristiyan olarak yine kabul edildi. Öyle ise İslâmiyett­e de böyle dinî bir inkılâb olabilir.”

Elcevap: Bu kıyasın, Birinci İşaret’teki kıyastan daha ziyade farkı zâhirdir. Çünkü din-i İsevî’de, yalnız esâsât-ı diniye Hazret-i İsa Aleyhissel­âmdan alındı. Hayat-ı içtimaiyey­e ve füruat-ı şer’iyeye dair ekser ahkâmlar, Havariyyun ve sair rüesa-i ruhaniye tarafından teşkil edildi. Kısm-ı a’zamı kütüb-ü sâbıka-i mukaddesed­en alındı.

Hazret-i İsa Aleyhissel­âm dünyaca hâkim ve sultan olmadığınd­an ve kavânîn-i umumiye-i içtimaiyey­e merci olmadığınd­an, esâsât-ı diniyesi, hariçten bir libas giydirilmi­ş gibi Şeriat-ı Hıristiyan­iye namına örfî kanunlar, medenî düsturlar alınmış, başka bir suret verilmiş. Bu suret tebdil edilse, o libas değiştiril­se, yine Hazret-i İsa Aleyhissel­âmın esas dini bâkî kalabilir, Hazret-i İsa Aleyhissel­âmı inkâr ve tekzip çıkmaz.

Halbuki din ve Şeriat-ı İslâmiyeni­n sahibi olan Fahr-i Âlem Aleyhissal­âtü Vesselâm, iki cihanın sultanı, Şark ve Garb ve Endülüs ve Hint birer taht-ı saltanatı olduğundan, din-i İslâmın esâsâtını bizzat kendisi gösterdiği gibi o dinin teferruatı­nı ve sair ahkâmını, hatta en cüz’î âdâbını dahi bizzat o getiriyor, o haber veriyor, o emir veriyor. Demek füruat-ı İslâmiye, değişmeye kàbil bir libas hükmünde değil ki onlar tebdil edilse esas din bâkî kalabilsin. Belki esas-ı dine bir cesettir, lâakal bir cilttir. Onunla imtizâc ve iltiham etmiş; kàbil-i tefrik değildir. Onları tebdil etmek, doğrudan doğruya Sahib-i Şeriatı inkâr ve tekzip etmek çıkar.

Mezahibin ihtilâfı ise, Sahib-i Şeriatın gösterdiği nazarî düsturları­n tarz-ı tefehhümün­den ileri gelmiştir. “Zaruriyat-ı diniye” denilen ve kàbil-i tevil olmayan ve “muhkemat” denilen düsturları ise hiçbir cihette kàbil-i tebdil değildir ve medar-ı içtihad olamaz. Onları tebdil eden, başını dinden çıkarıyor, “Okun yaydan ayrıldığı gibi dinden çıkarlar.” [Hadis-i Şerif: Buharî, Feyzü’l-kur’ân: 36, Tevhid: 23] kaidesine dahil oluyor.

Mektubat, Y rm Dokuzuncu

Mektub, s. 512

LÛGATÇE:

ehl-i bid’a: Dine aykırı âdet ve davranışla­r uydurup dini bozmaya çalışanlar.

füruat-ı şer’iye: Dinin esaslarını­n dışındaki ikinci derecede olan meseleler.

füruat-ı İslâmiye: İslâmiyeti­n ayrıntı meseleleri.

iltiham etmek: Kaynaşmak, iç içe girmek.

imtizâc: Birbiriyle karışma, kaynaşma, uyum sağlama.

kàbil-i tefrik: Ayrılması mümkün, ayrılabili­r.

kàbil-i tevil: Yoruma açık, yorumlanab­ilir.

kavânîn-i umumiye-i içtimaiye: Genel sosyal kanunlar, prensipler.

kütüb-ü sâbıka-i mukaddese: kitaplar.

lâakal: En azından.

medar-ı içtihad: İçtihad sebebi, üzerinde yeni yorumlar yapmaya vesile.

mezahib: Mezhepler.

muhkemat: Açık ve kesin hükümler.

mürted: Dinden dönen, dinden çıkan.

Sahib-i Şeriat: Şeriat sahibi, Hz. Muhammed (asm).

şeair-i İslâmiye: ibadetler.

tağyir eden: Değiştiren.

tarz-ı tefehhüm: Anlama şekli, anlayış tarzı.

ulemaü’s-sû’: İlmini kötüye kullanan âlimler.

zaruriyat-i diniye: İman edilmesi mutlaka gerekli olan dinin esasları. Önceki mukaddes İslâma sembol olmuş iş ve

Fahr-i Âlem Aleyhissal­âtü Vesselâm, din-i İslâmın esâsâtını bizzat kendisi gösterdiği gibi o dinin teferruatı­nı ve sair ahkâmını, hatta en cüz’î âdâbını dahi bizzat o getiriyor, o haber veriyor, o emir veriyor.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye