KORKU, HÜRRİYETİ KOVAR
Korku ve baskının hükmettiği yerlerde hürriyetin olması mümkün değildir. Hürriyet gündüz ve güneş ise, korku gece ve karanlıktır. Dolayısıyla bu ikisinin bir arada olması eşyanın tabiatına aykırıdır. Demokrasi ile idare edilmeyen, tek partinin, tek kişinin, tek fikrin geçerli olduğu yerlerde hak, hukuk ve adaletten bahsetmek de mümkün değil. Bu o kadar kesin bir ‘bilgi’dir ki, doğruluğunu görmek için eski ‘demir perde ülkeleri’ne ya da günümüzde keyfi idarenin hükmettiği benzer ülkelere bakmak yeterlidir.
Oxford Üniversitesi’nin 5 kıt’adan 37 ülkede yaptığı araştırma, internette siyasî görüşünü açıklamaktan en çok Türklerin ya da Türkiye’de yaşayanların korktuğunu göstermiş. Araştırmaya göre bunun sebebi ise “yetkililerle sorun yaşama ihtimali” olarak açıklanmış. Türkiye’den araştırmaya katılanların yüzde 65’i siyasî paylaşımdan çekindiğini söylemiş.
Haberlere göre Türkiye’den 2 bin 19 kişinin katıldığı araştırma Ocak ve Şubat aylarında internet üzerinden ‘Yougov’ tarafından gerçekleştirilmiş. Raporda öne çıkan unsurlardan biri de internette siyasî paylaşımdan Türklerin yüksek oranda endişe ettiğinin ortaya çıkması olmuş. “İnternette siyasî görüşlerimi açık bir şekilde ifade etme konusunda dikkatli düşünme eğilimindeyim, çünkü bu durum yetkililerle sorun yaşamama sebep olabilir” ifadesine Türkiye’den katılımcıların yüzde 65’i “evet” demiş. Türkiye bu alanda 37 ülke içinde zirvede yer almış. Türkiye’yi Singapur (yüzde 63), Malezya (yüzde 57), Brezilya (yüzde 56) ve Güney Kore (yüzde 52) takip etmiş. En düşük oranlar ise yüzde 21 ile Norveç, Şili ve Çek Cumhuriyeti’nde ölçülmüş. Bu soruda endişe edenlerin oranı Fransa’da yüzde 45, Almanya’da yüzde 41, İngiltere’de yüzde 27 ve ABD’DE yüzde 23 çıkmış. (https://tr.euronews.com, 7 Kasım 2018)
İdareciler bu araştırmanın gerçeği yansıtmadığını iddia edebilirler. Ancak bir araştırmadan böyle bir netice çıkmış ise Türkiye’yi idare edenlerin iyi düşünmesi, çareler arasında fayda vardır.
Nisbetler farklı olsa da ortada bir gerçek var: Türkiye’de son yıllarda daha fazla insan “Başıma bir şey gelir mi?” korkusu yaşıyor. Bunun sebebi hak arama yollarının tıkanması ve korkunun yayılmak istenmesidir. Yanlış olan bir durum da, siyasî iktidara ‘muhalif’ olmanın artık ‘düşman’lık gibi anlaşılmasıdır. 11 Eylül 2001 ‘İkiz Kule’ saldırısı sonrasında dönemin ABD Başkanı Bush’un “Ya bizdensin ya da düşman tarafından” şeklinde anlaşılabilecek tavrı, günümüzde siyaset dünyasında maalesef taraftar bulmuş durumda. İktidarın ya da idarecilerin yaptığı her işin ‘doğru’ kabul edilmesi ve itiraz edilmemesi isteniyor. “Şu yanlıştır” denilmesi idarecileri nedense rahatsız ediyor.
İtiraz edeni en ağır dille kınayan anlayış ‘korku’nun bütün memlekete yayılmasına sebep oluyor. Şunu da biliyoruz ki insanların korkması ve korkutulması başka şeylerin korkması gibi değildir. Afedersiniz, ‘hayvan’ korkar, ama bu korku belki bir saat, belki bir gün sonra geçip gider. İnsan ise bir defa korktu mu onu kolay unutamaz. Her adımda, her hadisede o korku kendisini hatırlatır. Korkunun hükmettiği yerde de hak, hukuk ve adalet barınamaz.
İdareciler insanları korkutarak kendilerine tabi etmeyi belki başarmış olurlar, ama bu onlara kalıcı başarı getirmez. Yanlış yapanlara hukuk içinde ‘dur’ demek öncelikle ‘cesaret’ sahibi olanların işidir.
Aile başta olmak üzere eğitim sistemimizin cesur insanlar yetiştirmesine çok muhtacız. Türkiye ancak cesaretle ayağa kalkar ve hür ülkeler arasına katılabilir.