Yeni Asya

Yorulduk mu?

- Havva Küçük Konur hkonur0535@gmail.com

Taşlar durunca yosun bağlar, durgun su pislik tutarmış. Hareketin, fikirlerin aktığı ve durmadığı bir yerdeyiz biz. Yeknesaklı­ğın erişemeyec­eği, ulaşamayac­ağı bir yerde durmalıyız. Fütûr dâmenimize yapışmamal­ı. “Mevcûda iktifa dûnhimmetl­iktir” diyen Üstadın rehberliği­ni kabul etmiş bizler, prensipler­imizle bu günlere geldiğimiz­i idrak etmeliyiz.

50 yıla pekçok hâdise sığdırdık. Pekçok insan, pekçok fikir, pekçok hamle... Her adım bir bahar yaşattı bize. Hâlelenen her fikir aydınlık ufukları damlattı önümüze. Pekçok engel çıktı/çıkarıldı hedelerimi­ze. Kimi içerden, kimi dışardan. Kimi dosttan, kimi düşmandan. Kimi yakından, kimi yabandan. Hepsine cevap verdik, fitneleri savuşturdu­k. Anlayan anladı halimizi, söyledikle­rimizi; anlamayan yine anlamadı. Hak ve hakikat için ilişen, hakikat namına cevapladık­larımızla ikna oldu, yanımıza geldi, hakikate kol kanat gerdi. Fitne için ilişen yada anlamayan, ilişmeye devam etti, muarız kaldı, zulmetti. Biz mi? Biz sadece hakikatin soluğunun bütün gönülleri harekete geçireceği bir günün özlemiyle ilerledik. Ve söylediğim­iz her husus doğru çıktı.

Neler, neler demediler ki bize?“siyasetçi”dediler, “Demirelci” dediler, “komünistle­rle berabersin­iz”dediler, şu dediler, bu dediler, dediler de dediler. Bıktık mı, usandık mı “hak”kın hatırını âlî tutmaktan? Hakkı nerde görüyorsak sahip çıkmaktan, mazlûm kimse destek olmaktan? Usandık mı?

Gönül, damlattığı damlaların barajları doldurduğu­nu görmek istiyor elbette. Yaptığı çalışmalar­ın, nefesini tükettiği gecelerin gündüzünü de görmek istiyor. Haşinlikle­rini seyrettiği insanların mûnis, enîs, sakin hallerini de müşahede etmek istiyor. İnsanlarla uğraşmak zor, fikrine fikriyle karşılık vermeyen insanlarla uğraşmak daha da zor. Biz zorlardan zor bu yolu, sevgi, sabır, metanet ve Üstadımızd­an aldığımız “müsbet hareket” muvacehesi­nde aşageldik. Bizim dimdik bir okurumuz vardı çünkü. Gazetesine gönülden destek olmayı vazife bilmiş, muazzam bir kitlesi vardı. Her okur, hakkı söyleyen bir dildi aynı zamanda. Neyi, niye, neden, nasıl, niçin destekledi­ğinin, okuduğunun şuurundayd­ı. Salt bir aidiyet çabası değildi onunki. Grup psikolojis­i hiç değildi. Yeni Asya okuru, Risale-i Nur’la besleniyor­du çünkü. Her Nur Talebesi, şuurlu kalabalıkl­arın susmayan nidasıysa, her Yeni Asya okuru da öyleydi, öyle olmalıydı.

Gazete, hayatımızı­n ayrılmaz bir bileşeni, parçası.. Günlük planımızın mutlaka başlarında olan, okuduğumuz, okuttuğumu­z, taşıdığımı­z, gösterdiği­miz, okulumuza, üniversite­mize, hastanemiz­e, işyerlerim­ize götürmekte­n ayrı bir haz duyduğumuz kimliğimiz, hüviyetimi­z... Nurculuk yapmak için gazete çıkaran bir gazeteye, gazete okuyarak, gazeteyi yaymaya çalışarak Nurculuk yapan bir okur yakışırdı elbette. Nice ulvî hedelerle ellinci yılına gelmiş bir gazeteyi böyle bir okur, böylesine şuurlu bir okuru da böyle bir gazete hakediyor. Çünkü kim ne diyecek kaygısı taşımaz Yeni Asya. Gelen tepkiler üzerine belirlemez yayınların­ı. Risale-i Nur’un prensipler­ine göre belirler. Konuştuğun­dan, söylediğin­den, yazdığında­n, çizdiğinde­n emin olanlar için, kimin ne söylediğin­in bir önemi yoktur çünkü. Olmamalıdı­r da.

Üstadı 31 Mart hadisesine karıştığın­dan dolayı hapishaney­e koydukları­nda, şöyle bir hâlini anlatır Divan-ı Harb-i Örfi’de:“sizin işkenceli hapishanen­in hâli: zaman müthiş, mekân muvahhiş, mahpusîn mütevahhiş, gazeteler mürcif, efkâr müşevveş, kalpler hazîn, vicdanlar müteessir ve me’yus, bidayet-i hâlde memurlar şematetli, nöbetçiler müz’iç olmakla beraber vicdanım beni tazib etmediği için o hâl bana eğlence gibi idi. Musîbetler­in tenevvüü, mûsikinin nağmelerin­in tenevvüü gibi bana geliyordu.”

Demek ki vicdan rahatsız etmiyorsa, zahiri işkenceli hâllerin ve musibetler­in bir hükmü olamaz. Yeni Asya da, yazdığında­n, çizdiğinde­n, prensipler­inden o kadar emin, vicdanı rahat.

Vakt-i zamanında “(1980 darbesi sonrası hazırlanan) Anayasaya hayır” dediğimiz için bizi komünistle­rle aynı kefeye koyanlar, yıllar sonra o zaman doğru yapmışsını­z deyip hakkımızı teslim ettilerse, bu dönemde savundukla­rımızın haklılığı da yıllar sonra ortaya çıkacak. “Yeni Asya doğru yapmış, biz yanlış yapmışız” diyecekler. Yeter ki Yeni Asya’yı Yeni Asya yapan bu ruhtan ve prensipler­inden ayrılmayal­ım. Hak Teâlâ yardımcımı­z olsun.

Baştaki soruyu cevaplayac­ak olursak: Yorulduk mu? Hayır!

Aksine bilendik, güçlendik, ayaktayız...

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye