İsrail’e hep “güçlü kınama”yla kalınıyor!
İsrail’in 2014 yılından bu yana görülmeyen şiddetle Gazze’ye son saldırıları, başta BM Güvenlik Konseyi ve AB olmak üzere bütün dünyada kınandı. Türkiye’de de Siyonist İsrail’e tepki gösterilirken, bir kınama da iktidar partisi sözcüsünden geldi. (AA, 13.11.18)
Bir “oyun”un döndüğünü, İsrail’in saldırganlığını parti olarak en güçlü şekilde kınadıklarını bildiren sözcü, İsrail’in Gazze topraklarına girip bombaladığını hatırlattı.
Ve bu durum, “İsrail’in pervâsızca yoğunlaşan zulüm ve küstahlığına karşı, AKP iktidarında Ankara kınamanın ötesinde ne yaptı?” sorusunu sordururdu.
Sormak lâzım: 30 Ocak 2009’da Davos’taki “One minute” çıkışından ve 31 Mayıs 2010’daki Mavi Marmara kanlı baskınından sonra İsrail’le ilişkilerin daha da derinleştirilmesi İsrail’i şımartmadı mı?
Türkiye’nin, “nükleer silâh sınırlandırılması”nı reddeden İsrail’in Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) üyeliğini onaylaması, tek Müslüman üye olarak vetosunu kaldırmasıyla İsrail’in Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’ne (OECD) alınması; yine Türkiye’nin “blokajını çekmesi”yle Telaviv’in uzun yıllardır peşinde olduğu NATO üyeliğinin önünün açılıp NATO karargâhında temsilcilik açılmasının, askerî tatbikatlara katılmasının sağlanması ve istihbarat işbirliği yapması İsrail’i cesâretlendirmedi mi?
Sonra İsrail “terör devleti” ise Ankara, neden hâlâ devletle anlaşmalar tam gaz sürdürülüyor? Gap’tan KOP’A, enerjiden telekomünikasyona, turizmden tarıma geniş ekonomik-ticarî mutâbakat zabıtlarını, stratejik savunma sanayii işbirliği ihâlelerini iptale yanaşmıyor?
Sahi, İsrail’le tek bir anlaşmayı dahi askıya dahi almayan Ankara’nın bu tavrı, Filistin’in Kudüs’ün statüsünü zoraki “Yahudileştirme”yi dayatan, şiddet, baskı ve katliamlarına yenilerini ilâve etmesine cüretlendirmiyor mu?