Diyanet, Risale-i Nur’la insanları tenvir ve irşad etmelidir
Türkçe ezan ve ibadet konusu dinî meseledir, siyasî mesele değildir. Bu konu ilgisi dolayısıyla Diyanet İşleri Başkanlığı’nın alanına girmektedir.
Türkçe ezan konusu 1932 yılından itibaren 1950 yılına kadar kamuoyu gündeminden hiç çıkmamıştır. 18 yıl aradan yani 1950’den sonra, ezanın Arapça okunmasıyla kamuoyu gündeminden çıkmıştır. Ama yine de belli bir kesim tarafından zaman zaman belirli aralıklarla yinetürkçe okunması dilendirilmiş, gündeme getirilmek istenmiş ise de kamuoyu tarafından ilgi görmediğinden bu girişimlerden vazgeçilmiştir.
Evet, ezan ve ibadet konuları dinî meselelerdir, siyasî meseleler değildir. Siyasî bir mesele değil ki, belli bir irade ve siyasî ideolojinin aracı olabilsin.
Ama bu mesele hep siyaset ile Diyanet arasında muallakta bırakılmış; sanki bir tarafı siyaset, diğer tarafı Diyanet olan bir sarkacın iki ucu arasında hep gidip geliyor, ama bir türlü sükûnet bulamıyor.
Neden, 1932’den sonra kamuoyu gündemine giren bu mesele doğrudan Diyanet İşleri Başkanlığı’nı ilgilendirdiği halde; o makama sorulmuyor, görüşü alınmıyor, açıklığa kavuşturulmuyor, hep istismara maruz bırakılıyor? Yine, neden Diyanet İşleri Başkanlığı şimdiye kadar konuyla ilgili görüş ve düşüncelerini kamuoyu ile paylaşma ihtiyacını duymuyor ve mesele aydınlığa bir türlü kavuşturulmuyor ve hep sürüncemede bırakılıyor?
Bu sorulara cevabı bulunmalıdır. Dinî hikmeti ve ilmî gerekçeleri olan bir mesele imiş hep ihmal edilmektedir. Bunun sorumluluğu yok mu? Varsa kime ve kimlere aittir? Her halde bunun sorumluluğu sıradan vatandaşa ait değildir. Bu durum açıklığa kavuşturulmadığı sürece halk ile devlet arasındaki din konudaki bu çelişkilerde çekişmelerde bitmez. Bu arada Diyanet-sen Genel Başkanı Mehmet Bayraktutar’ın konuyla ilgili dile getirdiği haklı tepkilerinden dolayı tebrik ediyoruz. Fakat asıl mesele konuyla ilgili dinî sebep ve ilmî gerekçeler samimiyetle ortaya konmadan, böyle hassas konuları her zaman istismara açık tartışılır bir durumda bırakılmasıdır. Bu ve benzeri konular gündeme geldiği ya da getirildiği zaman Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından camilerde Cuma hutbeleriyle çoktan tartışılır olmaktan çıkarılmış olabilir ve kamuoyu aydınlatılabilirdi.
Din, belli bir meslek ve meşreptir; her şeyi ile açık ve nettir. Siyaset ise; günün şartlarına göre evrilebilen ve değişkendir. Dinî konu doğruluğu ya da yanlışlığı sorgulanıp anlaşılmazsa ikilem olarak devam eder.
Devletin ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın elinde Bediüzzaman Said Nursî tarafından telif edilmiş olan Altı Bin sayfayı aşkın Risale-i Nur Külliyatı gibi muazzam bir kaynak eserler var iken ve kütüphane ve kitaplıkları bu eserler doldurur iken, insanların hâlâ arayış içinde kalmaları nasıl ve ne ile izah edilebilir?.
Selâm ve duâlar…