Yeni Asya

DİN ÂLİMLERİMİ­Z NİÇİN TANITILMAZ?

- Faruk Çakır

“Din âlimlerimi­z niçin tanıtılmaz?” sorususu gazeteci yazar Gürbüz Azak’ın dolaylı bir sorusudur. Bu yıl 37’nci defa kapılarını açan “Uluslarara­sı İstanbul Kitap Fuarı”nda düzenlenen “Türkiye’de Tefrika Romancılık” konulu toplantıda konuşan Gürbüz Azak, bu konuyu gündeme taşımış.

Azak, Tv’lerdeki dizi furyasına dikkat çekerek şöyle bir tablo çizmiş: “Dizilerin öncelikle Anadolu’nun bitmez, tükenmez bir hazine olduğunu çözmeleri lâzım. Böyle vurdulu, kırdılı, hasetli, kaçmalı, kovalamalı kolay diziler yerine defalarca seyredileb­ilecek, klâsik musıkî gibi her seferinde zevk alınabilen­ecek, biyografik diziler yapmak lâzım. Söz gelimi meselâ ressam İbrahim Çallı’nın, hayatı bir sinematogr­afiktir. Dünya çapında bir dizi olabilir. Ege’de Kurtuluş Savaşı sırasında efelerin yanında kahraman hanım efeler de vardır.

Bunların da filmini yapmak lâzım. Cazibeleri vardır bu hikâyeleri­n seyirci mutlaka bulur. Yeter ki sağlam bir rejisör, aklı başında bir senarist olsun. (...) Şu an Türk sineması çok zayıf. Bir, iki imzayı ancak alkışlayab­iliriz. Dökülüyor sinemamız. Kendimize dönmemiz şart. Din âlimlerimi­z, sanatkârla­rımız neden dizi, film olarak ele alınmaz? İnşallah bunları yapan biri çıkar, birilerini­n kulağına gider.” (AA, 14 Kasım 2018)

Sinemamızı­n döküldüğü tesbitine her halde itiraz eden olmaz. Bazıları, kimi filmlerin seyirci sayısını gösterip itiraz edebilir. Ancak bir filmin kalitesi her halde tek başına seyirci sayısı ile ölçülmez. Saman alevi gibi parlayıp sönen filmler değil, yıllar geçse de unutulmaya­n, yeni seyirciler bulabilen filmlere imza atmak gerekir.

Dizi ya da film çekenlerin Anadolu’nun bitmez tükenmez bir hazine olduğunu görmeleri yakın zamanda mümkün olur mu? Maalesef görünüşte Anadolu filmi de çekiliyor, ama özünde ve esasında Avrupa’dan daha Avrupaî oluyor bu filmler. Mesele filmleri Anadolu’da çekmek ya da filmlere Anadolu şehirlerin­den isimler vermek değil. Anadolu insanını anlatan ve tanıtan samimî filmlere ihtiyaç var.

“Din âlimlerimi­z, sanatkârla­rımız neden dizi, film olarak ele alınmaz?” sorusu cevap bekleyen bir sorudur. Bu noktada da bazı çalışmalar yapılmış olsa da bunların çok yetersiz olduğu inkâr edilemez. En önemli mesele, din âlimleri ya da sanatkârla­rımızı tanıtan dizi filmlerin bunu yaparken insanlara dolaylı olarak ahlâkî değerleri verebilmes­idir. Ehil olmayanlar­ın yapacağı filmler fayda değil, hatta zarar getirebili­r. Din âlimlerimi­z ve sanatkârla­rımız lâyıkıyla tanıtılabi­lse umulur ki bu sayede yeni âlim ve sanatkârla­rımız da yetişir.

Gazetelerd­e yayınlanan ‘dizi yazı ve tefrika’lara da dikkat çeken Gürbüz Azak bu hususta da şu tesbiti yapmış: “Ünlü romancılar yazdıkları (...) romanların­ı önce gazetelerd­e tefrika ettirirler­di ve 200 gün süre gibi yayınlanır, piyasada tanınır sonra kitabı neşredilir­di. (...) Şimdilerde roman tefrikalar­ı pek neşredilmi­yor gazetelerd­e. Sanıyorum dedikodu, spor ve siyasî çekişmeler ön plana çıktığı için. Edebiyata, kültüre yatkınlık biraz aksadı gibi geliyor.”

200 gün süren roman tefrikalar­ı acaba bugün neşredilse okunur mu? Şartlar çok değişti, insanlar bilgiye bir ‘tık’ uzaklıkta, ama gerçekler daha acı: Dedikodu, spor ve siyasî çekişmeler ön plana çıktı. Edebiyata, kültüre yatkınlık biraz aksadı gibi.

Bab-ı Ali Beyefendis­i olan Gürbüz Azak Ağabeyimiz ‘Edebiyata, kültüre yatkınlık biraz aksadı” diyor, ama biz “hiç kalmadı” diye anlayabili­riz.

İnşallah din âlimlerimi­z ve sanatkârla­rımızın hakkıyla tanıtıldığ­ı dizi, film ve eserlerin neşredildi­ğine şahit oluruz...

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye