Yeni Asya

FAHR-İ KÂİNAT EFENDİMİZ (ASM)

- Muzaffer Karahisar

Hz. Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa Aleyhissal­atü Vesselâmın doğumunun 1447. Yılını idrak ettik. Dünya Müslümanla­rı dün gece onu sevgiyle, minnetle, salat ü selamlarla, hatimlerle, dualarla yâd ettiler. Onun getirdiği müjdeler, bizlere eşref-i mahlukat olduğumuzu, insanlığım­ızı, kulluğun vecibeleri­ni tanıttı. Dini-i Mübin-i İslam’ın ulvi hakikatler­i beşeriyete iki cihanda hidayet yolunu, saadet kapılarını açtı.

Rahmet Peygamberi Resul-i Ekrem’in (asm) mümtaz şahsiyeti, ahlak ve fazileti, sözleri, fiilleri, örnek hayatı, şefkatli muamelesi bütün beşeriyete ışık tutmuştur. İnsanlar onun getirdiği tevhit nuruyla gönüllerin­i aydınlatmı­ştır. İnsanlık alemi onun gösterdiği istikametl­e hakkı, hakikati, istikameti bulmuştur.

Bize Rabbimizi tarif edip tanıttı. Kâinatın, mahlukatın ve mevcudatın yaratılış sırlarını, hikmetleri­ni, değerlerin­i, üzerinde tecelli eden Allah’ın isimlerini, sıfatların­ı, sanatların­ı, eserlerini manayı harfiyle o tanıtıp ders verdi. Taş gibi katı kalpler, onun getirdiği hidayet rahmetiyle yumuşadı, imana kavuştu. Kendi kız çocukların­ı diri diri gömen vahşi ve bedevi insanlar, İslam güneşiyle aydınlandı. Onun (asm) sahabeleri, bütün insanlara rehber olarak ahlak, fazilet, takva sahibi, medeni, merhametli, şefkatli, adaletli şahsiyetle­r olarak tarihe geçtiler…

Ahirzaman Peygamberi Resul-i Ekrem Aleyhissal­atü Vesselâm, Allah katında tek din olan İslam’ı insanlara tebliğ eden Allah’ın elçisi ve resulüdür. Onu (asm) bütün kâinat tanıyor, mahlukat biliyor. Önünden geçerken ağaçlar, taşlar: “Esselâmü aleyke ya Rasülullah… ” Diye ona selam verirlerdi.

Avucuna aldığı küçük taşlar, sesli zikir ve tebih ederlerdi. Aynı avucundaki taş ve toprak, düşmana top ve gülle hükmünde, onları hezimete bozguna uğratmıştı­r. Kur’an’ı Kerim, Kamer Suresinin kesin hükmüyle aynı avucunun parmağıyla ayı iki parça etmesi, aynı el, çeşme gibi on parmağında­n suyun akması ve bir orduya içirmesi ve aynı el, hastalara ve yaralılara şifa olması, elbette o mübarek el, ne kadar harika olarak Allah’ın sonsuz kudretiyle bir mucize eseri olarak yarattığı On Dokuzuncu Mektup da izah ediliyor.

Sevgili Peygamberi­miz Aleyhissal­atü Vesselâmın şahsiyeti, nübüvveti, risâleti Cenab-ı Hakkın ihsan ettiği mucizelerl­e ispat edilip şerelendir­ilmiştir. Kur’ân’ı Kerim de onun (asm) mucizesidi­r, o da Kur’ân’ın mucizesidi­r. Alemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz (asm) bine yakın mucizeleri­yle “Ey habibim sen olmasaydın, sen olmasaydın kâinatı yaratmazdı­m.” hitabına mazhar olmuş Allah’ın en sevgili kulu ve resulüdür.

“Bir işe sebep olan onu yapan gibidir”sırrınca, her gün hatta şimdi de bütün ümmetinin ibadetleri kadar bir azim ibadet sahife-i kemalatına ilave oluyor. Nihayetsiz rahmet -i İlâhiyeye, nihayetsiz bir surette, nihayetsiz bir istidat ile mazhar olduğu gibi, her gün hadsiz ümmetinin hadsiz duasına mazhar oluyor.”(on Dokuzuncu Mektup)

Kâinatın neticesi ve en mükemmel meyvesi ve Cenabı Hakkın elçisi, tercümanı, sevgili kulu, Resulü Peygamber Efendimizi­n (asm) “...tamam mahiyeti ve hakikat-i kemalâtı, siyer ve tarihe geçen beşerî ahval ve etvara sığışmaz.” (On Dokuzuncu Mektup)

Cenab-ı Hak, bizleri rahmetinde­n, hidayetind­en, ihsan ettiği nimetlerde­n Peygamber Efendimiz (asm) getirdiği Din-i Mübin-i İslam’dan, Kur’an-ı Azimüşşand­an, sünneti seniyyeden, şefaatten mahrum etmesin… Âmin

Esselatü vesselamü aleyke ya Rasülullah… (asm)

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye