Yeni Asya

Salât ü selam metninin kaynağı nedir?

-

İzmir’den İrfan Çiftçi: “Salâvatlar Peygamber Efend$m$z (asm) zamanında ve kend$s$ tarafından mı düzenlend$, yoksa sonradan âl$mler tarafından mı düzenlend$?”

BİATIMIZI YENİLEYEN BİR KELİME

Salât ü selamı emreden bizzat Cenab-ı Hak’tır. Buyurur ki:“allah ve melekleri, Peygamber’e çok salât ederler. Ey iman edenler, siz de ona salât edin, tam bir teslimiyet­le de selâm verin”1

Peygamber Efendimiz ‘le (asm) olan irtibatımı­z, gönül bağımız, iletişim kanalımız en etkin biçimde salat ü selamla ve sünnet-i seniyyeye ittiba ile devam eder.

Salât, dua, niyaz, rahmet, rahmet duası gibi manalara gelir. Selam da huzura, esenliğe, selamete, hoşnutluğa, rızaya ulaşma ve teslimiyet­imizi kabul etme dileğini ihtiva eden bir dua ifadesidir.

Bediüzzama­n’ın ifadesiyle, Peygamber Efendimiz’e (asm) ubudiyeti için, yani kulluğu için salât ediyoruz, yani sonsuz rahmete ve sınırsız mahbubiyet­e mazhar olmasını istiyoruz.

Risaleti için selam ediyoruz, yani memur olduğu dini kabul, sünnetine teslimiyet, vazifesini yapmaya ve dünyayı barışa ve huzura kavuşturma­ya muvaffakiy­et diliyoruz. Ve selamla O’na teslimiyet­imizi göstermiş ve biatimizi yenilemiş oluyoruz.

Bediüzzama­n, Peygamber Efendimiz’in (asm) bütün ümmetin dertleriyl­e dertli, saadetleri­yle mesut olduğunu ifade ederek, sonsuz bir istikbalde, ebediyetle­r yurdunda, sınırsız hallere ve sıkıntılar­a maruz ümmetinin bütün dertleriyl­e hemdert olması cihetiyle bütün ümmetin sonsuz salâvatını istediğini beyan ediyor.2

SALÂVATI PEYGAMBERİ­MİZ (ASM) ÖĞRETTİ

Yukarıda zikrettiği­miz ayet Peygamber Efendimiz’e (asm) salât ü selam getirmeyi farz kılıyor. Salâvatın ömürde bir defası farz, Peygamber Efendimiz’in (asm) her adı anıldığınd­a salaâvat getirmek vacip, salâvata devam etmek, daha çok vesilelerl­e salâvat getirmek sünnettir. Salâvatın terki şefaatten mahrumiyet­e sebeptir.

Çok çeşitli salâvat ifadeleri vardır. Bunlardan en çok bilineni namazda okuduğumuz metindir. Yukarıdaki âyet-i celile nazil olunca ashab-ı kiram şöyle sordular:

“Ya Resulallah! Sana selam vermeyi biliyoruz. Fakat sana nasıl salât edeceğiz?” Efendimiz şöyle buyurdu:

“Şöyle dersiniz: Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kema salleyte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim. İnneke hamîdün mecid. Allahümme barik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kema barekte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim. İnneke hamîdün mecid.”3

(Manası: Allah’ım! Efendimiz Muhammed’e ve O’nun âline salat eyle. İbrahîm Peygambere ve O’nun âline rahmet ettiğin gibi. Şüphesiz Sen Hamîdsin ve Mecîdsin. Allah’ım! Efendimiz Muhammed’e (asm) ve O’nun âli üzerine feyz ve bereket ihsan buyur! Nasıl ki vaktiyle İbrahîm Peygambere ve O’nun âli üzerine feyz ve bereket ihsan etmiştin. Şüphesiz Sen Hamîdsin ve Mecîdsin.”

Bu salâvat metnini her namazın teşehhüdün­ün sonunda okumak Şafiilere göre vacip, Hanefilere göre ise sünnet bulunmakta­dır.

Âlimler hadis veya ilim okurken Peygamber Efendimiz’in (asm) adının geçtiği her yerde âyetten ve hadislerde­n iktibasla daha kısa salavatlar da söylemişle­rdir: Bunlar:

-Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihî ve sellim. (Allah’ım! Efendimiz Muhammed’e (asm), O’nun âline ve ashabına salat ve selam eyle!)

-Sallallahü Aleyhi Vesellem. (Allah’ım! Efendimiz’e salât ve selam eyle)

-Aleyhissal­atü Vesselam. (Salât ve selam Efendimiz üzerine olsun!)

Bu mübarek kelimeler kitaplarda kısaltılmı­ş olarak (sav) veya (asm) diye geçer. Ki, bu kısa ifadeler, Peygamber Efendimiz’in (asm) kutlu adının anıldığı her yerde salât ve selam söylemeyi hatırlatır.

BENİ UTANDIRMA

İslam ümmetinde Muhammed adı anıldığınd­a hep salavat söylene gelmiş ve bu yüce isim saygıyla anılmıştır.

Anlatılır ki Gazneli Sultan Mahmud’un Muhammed adında bir hizmetçisi vardı. Sultan, O’na her defasında “Muhammed!” diye hitap ederdi. Bir gün babasının adıyla hitap etti. Buna çok üzülen hizmetçi:

“Sultanım! Muhammed diyordunuz ya… Bir kusuruz mu oldu?” deyiverdi.

Sultan:

“Oğlum, abdestim yok! Beni utandırma!”dedi.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye