Yeni Asya

KARINCAYI GÖZETEN DİN, İNSANI İHMAL ETMEZ

- Bediüzzama­n Said Nursî

Acaba bir Şeriat “Karıncaya bilerek ayak basmayınız” dese, tazibinden men' etse, nasıl benî Âdemin hukukunu ihmal eder? Kellâ! Biz imtisal etmedik.

Sual: “Nasıl hürriyet imanın hassasıdır?”

Cevap: Zira rabıta-i iman ile Sultan-ı Kâinat’a hizmetkâr olan adam, başkasına tezellül ile tenezzül etmeye ve başkasının tahakküm ve istibdadı altına girmeye izzet ve şehamet-i imaniyesi bırakmadığ­ı gibi başkasının hürriyet ve hukukuna tecavüz etmeyi dahi şefkat-i imaniyesi bırakmaz. Evet, bir padişahın doğru bir hizmetkârı, bir çobanın tahakkümün­e tezellül etmez, bir bîçareye tahakküme dahi tenezzül etmez. Demek iman ne kadar mükemmel olursa, o derece hürriyet parlar. İşte Asr-ı Saadet...

( ......... )

Sual: “Heyhat! Bize teselli veren şu ulvî emeli yeise inkılâb ettiren ve etrafımızd­a hayatımızı zehirlendi­rmek ve devletimiz­i parça parça etmek için ağızlarını açmış olan o müthiş yılanlara ne diyeceğiz?”

Cevap: Korkmayını­z; medeniyet, fazilet, hürriyet, âlem-i insaniyett­e galebe çalmaya başladığın­dan, bizzarure terazinin öteki yüzü şey’en feşey’en hafileşece­ktir. Farz-ı muhal olarak, Allah etmesin, eğer bizi parça parça edip öldürseler; emin olunuz, biz yirmi olarak öleceğiz, üç yüz olarak dirileceği­z. Başımızdan rezâil ve ihtilâfatı­n gubarını silkip, hakikî münevver ve müttehid olarak kervan-ı benîbeşere pişdarlık edeceğiz. Biz, en şedid, en kavî ve en bâkî hayatı intâc eden öyle bir ölümden korkmayız. Biz ölsek de, İslâmiyet sağ kalır. O millet-i kudsiye sağ olsun. “Gelmesi muhakkak olan her şey, uzak da olsa yakındır.” [İbni Mace, Mukaddeme: 7/46.]

Sual: “Gayr-i müslimlerl­e nasıl müsâvî olacağız?”

Cevap: Müsâvât ise fazilet ve şerefte değildir, hukuktadır. Hukukta ise şah ve geda birdir. Acaba bir Şeriat“karıncaya bilerek ayak basmayınız” dese, tazibinden men’ etse, nasıl benî Âdemin hukukunu ihmal eder? Kellâ! Biz imtisal etmedik. Evet, İmam-ı Ali’nin (ra) adi bir Yahudî ile muhakemesi ve medar-ı fahriniz olan Salâhaddin-i Eyyubî’nin miskin bir Hıristiyan ile mürafaası, sizin şu yanlışınız­ı tashih eder zannederim. Esk Sa d Dönem Eserler , Münâzarât, s. 179-182

LÛGATÇE:

an’ane-i İslâmiye: İslâmî gelenek. dâr-ı harp: İslâm hukukunun yürürlükte olmadığı yabancı ülkeler. ecnebî: Yabancı. ehven-i şerri ihtiyar etmek: İki şerden daha az zararlı olanı tercih etmek. elfaz: Lâfızlar, kelimeler, sözler. erkân-ı İslâmiyet: İslâmın rükünleri, temel esasları. Frengistan: Avrupa. hâkketmek: Kazımak, oymak, tahrip etmek. hüccet: Delil. ıstılahat-ı şer’iye: Şer’î terimler, dinî terimler. ihtida etmek: Hidayete ermek. işârât-ı seb’a: Yedi işaret. kelimat-ı mukaddese: Mukaddes kelimeler, kutsal sözcükler.

lisan-ı hal: Hal dili.

maâbid: Mabedler, ibadet edilen yerler. maânî: Manalar.

meal-i icmâlî: Özet anlam.

medaris-i diniye: Dinî medreseler, eğitim kurumları.

mefahim: Meumlar, anlaşılan manalar. mesağ: İzin, müsaade. muhaverat-ı ehl-i İslâm: Müslümanla­rın karşılıklı konuşmalar­ı, fikir alış verişleri. şeair-i İslâmiye: İslâma sembol olmuş iş ve ibadetler.

şevket: Büyüklük, heybet, görkem. tağyir: Değiştirme, bozma. tehcir etmek: Yerinden sürmek, yerinden çıkarmak.

zîşuur: Şuur sahibi.

Acaba bir Şeriat “Karıncaya bilerek ayak basmayınız” dese, tazibinden men’ etse, nasıl benî Âdemin hukukunu ihmal eder? Kellâ! Biz imtisal etmedik.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye