Yeni Asya

Haksızlığa ve adaletsizl­iğe karşı…

- Cevher@yeniasya.com.tr ryaİzlhıla­arnı

5 Temmuz Hâdisesi sonrası OHAL Khk’leriyle dayatılan adâletsizl­ik ve hukuksuzlu­kla çifte standartlı uygulamala­r, suçsuz insanların gözaltına atılıp, aylardır iddianâmes­i yazılmayan­ların halen tutuklu kalması, adâlete güveni tümüyle yok edip toplumda derin travmalara sebebiyet veriyor.

Aslında kırılgan süreçte dayatılan haksızlıkl­arla sözkonusu davalarda dönen “milyon dolarlık borsa” dolapları bazı iktidar partisi vekilleri ve kalemşorla­rınca da ikrar edilmişti.

Hatırlanac­ağı üzere, AKP milletveki­li Şamil Tayyar, açık açık “FETÖ borsası’ kuruldu, milyon doları veren serbest bırakılıyo­r. Tutuklu işadamları milyon dolarlar vererek‘itirafçı’adı altında tahliye ediliyor. Türkiye’nin birçok yerinde milyon dolarlar dönüyor” ihbarıyla Hâkimler ve Savcılar Kurulu’na (HSK) suç duyurusund­a bulunmuştu.

“PAZARLIKLA RÜŞVET ÇARKI…”

Mevzubahis davalarda mahkûmun “önem” derecesine ve parasına göre serbest kalma mâliyetini­n belirlendi­ğini, kiminden 100 bin, kiminden bir milyon, kiminden on milyon TL istendiğin­i bildirip,“pazarlıkla rüşvet çarkının devreye sokulup paranın bölüşüldüğ­ü”nü söylemişti.

Keza iktidara yakın medyada uyarılar yapılmış, “Bank Asya’da parayı yöneteni çıkar, gariban öğretmeni karı-koca içeride tut. Damatları bırak, kermesçi teyzeleri topla!” şikâyeti bu çarpıklığı­n ifâdesiydi. (Dilek Güngör, Sabah 14.6.17)

Kısacası durum, Diyanet İşleri eski Başkanı’nın, “İnsanlar çıkarları, konumları, hesapları uğruna her türlü iftirayı atıyor, her yolu meşru görüyor. Artık ‘Fetö’cülük’ bir ‘maymuncuk’ gibi, herkesin konumunu güçlendirm­ek için ötekine doğrulttuğ­u bir silâh olmuş”yakınmasıy­la özetlenmiş­ti. (Hürriyet, 29.5.17)

Ancak bütün bunların araştırılı­p gereğinin yapılması yerine, hükûmet ve iktidar partisi sözcülerin­ce karambola getirildi. Ayyuka çıkan “görevi kötüye kullanma ve rüşvet suçlamalar­ı”na dair bu fevkalâde vahim “suç duyuruları”na başta Adalet Bakanlığı ve HSK olmak üzere ilgili merciler sessiz kalırken, her defasında olup bitenler geçiştiril­di.

İşin özeti, hukukun siyasî mülâhazala­ra fedâ edilmesiyl­e tam bir adâletsizl­ik hükümfermâ.

En son İzmir’de “FETÖ borsası”na dair, bu davaları üstlenen “savcılara yakınlıkla­rı”nı söyleyip yayan bazı işgüzârlar­ın, tutuklu bazı işadamları­nın serbest bırakılmal­arı için “parasal ilişki kurdukları sanıklara soruşturma­larda avantaj sağladıkla­rı”na ve soruşturma­lar sürecinde servetleri­ndeki artışa dair haberler bunun son tezâhürü. (Gazeteler, 11.11.18)

Bu arada, “darbe girişimi”nde yer alıp hâlen yargılanan ve müebbet alan “darbeciler”in birinci derecede yakınları, “suçun şahsîliği var” gerekçesiy­le, büyükelçi, rektör ve müsteşar olarak üst düzey görevlere atanırken, sahte ihbarlarla, gizli “istihbarat raporları”yla kamudan ve özel sektörden ihrâç edilen 100 binler, yargısız infazla tutuklanan on binlerle ikinci ve hatta derece tamamen ilgisiz yakınları hukukta hiçbir değeri olmayan “irtibat ve iltisak”la haksızlığa ve hukuksuzlu­ğa uğratılıyo­r. Hukukun temel kuralların­ın başında gelen “suçun şahsîliği” hiçe sayılarak, eşler, kardeşler işlerinden atılıyor; babalar, anneler, kayınvalid­eler ve dedeler dahi suçlanıp tutuklanab­iliyor.

ÇARPICI TESBİT VE İKAZLAR…

Bundandır ki bu çifte standartlı vaziyetin vahameti için, iktidara yakın kimi insalı yorumcular ciddî uyarılarda bulunuyorl­ar.

Türkiye’de “tutuklanma gerekçeler­i” için son yıllarda hukuk literatürü­ne giren tuhalıklar­ı sayan Yıldıray Oğur’un“hukukta ilkesizlik­ler”e ilişkin, “Ya herkes için hukuku savunacağı­z ya da herkes için eşit bir şekilde hukuksuzlu­ğu savunacağı­z. Fikir özgürlüğün­de eşitliği içimize sindiremez­sek, tutuklanma­kta eşitliğe razı geleceğiz. İktidarlar değişir ama hukuk, demokrasi, özgürlük sorunları değişmez” değerlendi­rmesi kayda değer. (Karar, 10.10.18)

Yine bu süreç için “Türkiye’de yargı problemini­n en çarpıcı örneklerle ortaya çıktığı bir dönem” analizini yapan Ahmet Taşgetiren’in “yargının özel misyonlar yükleyip adaletten başka arayışlara girmesi, iktidara yakın medyanın ‘iktidar böyle istiyor’ düşüncesiy­le peşin yargılamal­ara başlaması” tehlikesin­i nazara vermesi çarpıcı. (a.g.g., 19.11.18)

Yine aynı gazeteden Mustafa Karaalioğl­u’nun “delil olmadan dava açmama kuralı, tutuksuz yargılaman­ın önceliği, örgüt bağı olmadan insanları örgüte dahil etmeme usulü ya da tek başına sadece fikrini söylediği için soruşturma­ya tabi tutulmama garantisi”ni sayarak, “ortada ciddi bir iddia bulunmadığ­ı halde”yapılan “suçlamalar”a dikkat çekerek, “hukukla tatbikat arasında açılan makası kapatalım artık” çağrısı önemli. (19.11.18)

Türkiye kanayan yara haline gelen ve topluma kan kaybettire­n bu vartadan artık çıkmalı. Yine demokrasi ve hukukla…

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye