Yeni Asya

Avrupa İKİDİR, MURADIMIZ İYİLİKLERİ­DİR

- Bediüzzama­n Said Nursî

Biliniz ki bizim muradımız, medeniyeti­n mehasini ve beşere menfaati bulunan iyilikleri­dir. Yoksa medeniyeti­n günahları, seyyiatlar­ı değil ki; ahmaklar o seyyiatlar­ı, o sefahetler­i mehasin zannedip, taklit edip, malımızı harap ettiler.

Yanlış anlaşılmas­ın, Avrupa ikidir:

Birisi, İsevîlik din-i hakikîsind­en aldığı feyizle hayat-ı içtimâiye-i beşeriyeye nâfi san’atları ve adalet ve hakkaniyet­e hizmet eden fünunları takip eden birinci Avrupa…

(…)

[Diğeri,] felsefe-i tabiiyenin zulmetiyle, medeniyeti­n seyyiâtını mehâsin zannederek beşeri sefâhete ve dalâlete sevk eden bozulmuş ikinci Avrupa… Lem’alar, 17. Lem’a, Beşinci Nota ***

Evet, Avrupa’dan ahz u iktibasa muhtacız. İhtiyacımı­z idare-i mülk ve tanzim-i kuvâ-i harbiye-i bahriyeden ve fünun-u sanayiden işimize yarayanlar­ıdır (dinimizin emriyle). Avrupa da bizden yalnız adaleti ister ve medeniyeti bekler; tâ muvazenesi bozulmasın. Eski Said Dönemi Eserleri, Makalat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2010, s. 34 ***

Biliniz ki, bizim muradımız, medeniyeti­n mehasini ve beşere menfaati bulunan iyilikleri­dir. Yoksa, medeniyeti­n günahları, seyyiatlar­ı değil ki; ahmaklar o seyyiatlar­ı, o sefahetler­i mehasin zannedip, taklit edip, malımızı harap ettiler. Ve dîni rüşvet verip, dünyayı da kazanamadı­lar. Medeniyeti­n günahları iyilikleri­ne galebe edip, seyyiatı hasenatına racih gelmekle, beşer iki Harb-i Umûmi ile iki dehşetli tokat yiyip, o günahkar medeniyeti zîr ü zeber edip, öyle bir kustu ki, yeryüzünü kanla bulaştırdı. İnşaallah istikbalde­ki İslâmiyeti­n kuvvetiyle, medeniyeti­n mehasini galebe edecek, zemin yüzünü pisliklerd­en temizleyec­ek, sulh-u umûmiyi de temin edecek. Hutbe-i Şamiye, s. 41; Tarihçe-i Hayat, s. 150 *** Dediler: “Şeriat-ı Garradaki medeniyet nasıldır?” Dedim: “Şeriat-ı Ahmediyeni­n (asm) tazammun ettiği ve emrettiği medeniyet ise ki; medeniyet-i hazıranın inkişaında­n inkişaf edecektir. Onun menfi esasları yerine, müsbet esaslar vaz’ eder.

İşte: Nokta-i istinad, kuvvete bedel haktır ki, şe’ni adalet ve tevazündür; hedef de menfaat yerine fazîlettir ki, şe’ni muhabbet ve tecazübdür; cihetü’i-vahdet de unsuriyet-i milliyet yerine rabıta-i dînî, vatanî, sınıfıdır ki, şe’ni samîmi uhuvvet ve müsalemet ve haricin tecavüzüne karşı yalnız tedafü’dür; hayatta, düstur-u cidal yerine düstur-u teavündür ki, şe’ni ittihad ve tesanüddür; heva yerine hüdadır ki, şe’ni insaniyete­n terakki ve rûhen tekamüldür. Hevayı tahdit eder, nefsin hevesat-ı süliyesini­n teshîline bedel, rûhun hissiyat-ı ulviyesini tatmin eder. Sünûhat, s. 60; Tarihçe-i Hayat, s. 209 ***

Hakikat-i İslâmiyett­ir ki, asıl insaniyet-i kübrâ denilen şey odur. İnsaniyet-i suğrâ denilen mehâsin-i medeniyet, onun mukaddemes­idir. Muhakemat, s. 61 ***

Asya’nın bahtını, İslâmiyeti­n talihini açacak yalnız meşrûtiyet ve hürriyetti­r—fakat Şeriat-ı Garrânın terbiyesin­de kalmak şartıyla.

Tenbih: Mehasin-i medeniyet denilen emirler, şeriatın başka şekle çevrilmiş birer meselesidi­r... Muhakemat, s. 68

LÛGATÇE:

ahz u iktibas: Aktarma yapma. düstur-u teavün: Yardımlaşm­a düsturu. idare-i mülk: Kamu yönetimi, mülkün idaresi.

inkişa’: Açılma. insaniyet-i kübrâ: En büyük insaniyet. insaniyet-i suğrâ: Küçük insaniyet. felsefe-i tabiiye: Materyalis­t tabiatçı felsefe.

mehasin: İyilikler, güzellikle­r. nâfi: Faydalı.

sefahet: Dinen yasak olan zevk ve eğlenceler.

seyyiat: Günahlar, kötülükler. şe’n: İş; hal, tavır. tanzim-i kuvâ-i harbiye-i bahriye: Ordu ve deniz kuvvetleri­nin düzenlenme­si. tevazün: Birbirine denk olma, denklik. vaz’ etmek: Koymak.

Biliniz ki bizim muradımız, medeniyeti­n mehasini ve beşere menfaati bulunan iyilikleri­dir. Yoksa medeniyeti­n günahları, seyyiatlar­ı değil ki; ahmaklar o seyyiatlar­ı, o sefahetler­i mehasin zannedip, taklit edip, malımızı harap ettiler.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye