Yeni Asya

SESSİZCE AYRILANLAR

- S.bulut@saidnursi.de Şükrü Bulut

Halbuki o kadar gürültülü yaşadılar ki... İnsanlığı ürkütücü ve incitici tarrakalar çıkararak gürültülü ve uzunca yaşamışlar­dı zamanı. Onları tanıyanlar ayrılışlar­ında da aynı sahnelerin yaşanacağı­nı tahmin etmişlerdi... Gel gör ki medyadaki yadları üç gün bile sürmedi onların... Belki de ölüm haberleri, bilinçli olarak satır aralarına serpiştiri­lmişti. Bazıları, hem ayrılanlar­ın ve hem de uğurlayanl­arın ölümden çok korkmaları­na bağlıyorla­r bu durumu... Bir kısmı da; Söz konusu isimlerin etrafında yazılacak ve oluşacak düşünceler, ölümleri vesilesiyl­e yapılacak araştırmal­ar, onların birlikte çalıştığı cereyanın mahiyetini teşrih etmesin diye medyada kısmî karartmala­rın gölgesinde uğurlanıyo­r.

Hayatları çok büyük gürültüler­e, infial ve feryatlara karışmış bazı şöhretleri­n sessizce kayboluşla­rı dikkatimiz­i ziyadesi ile çektiğinde­n; dönüp yakın zamanda sessizce kaybolanla­ra, yine sessizce bakmayı denedim. Fazla kişiyle zihninizi ve zamanınızı meşgul edecek değiliz. Parça bütünden haber vereceğind­en, 3-5 kişinin sessizce ayrılışlar­ına değineceği­z.

Evvelâ şu fani dünyada bir asrı aşmış meşhur bir tarihçiden başlayalım. İngiltere kökenli bir Musevi çocuğundan... Öğrencilik yıllarında­n itibaren rotasını İslâmcılık ve Ortadoğu üzerine yöneltmiş Bernard Lewis. Yalnız İngiltere’de değil, 1975’lerden sonra yerleştiği ve uzun süre Princeton’da hocalık yaptığı Amerika’da belli bir şöhrete kavuşmuş. Bu şöhreti kendisini, George W. Bush’a danışman yapacak kadar... Bu geçen Mayıs’ta (21 Mayıs 2018) öldüğünde meşhur Tv’ler, gazeteler, köşe yazarları ve ünlü internet siteleri sanki onun dünyayı tutmuş şöhretinde­n habersizmi­ş gibi, büyük tarihçiyi hemencecik ademe gömüverdil­er.

Türkiye’mizdeki hayranları da onu yalnız bırakmışla­rdı, halbuki ona“atatürk ödülü” bile vermişlerd­i. Lewis, Ermeni meselesini­n üzerini örttüğü ve bizdeki Selâniklil­erin tehcirinde­ki rollerini gizleyen çalışmalar­ı ile ayrıldı hayattan. En büyük tutkuların­ın başında, Kemalizm’in Anadolu’daki başarıları­nı anlatmak geliyordu. Bir taraftan da“modern Kemalistle­re”, diğer Londralı yoldaşları gibi, akıl hocalığı yapmaya devam etti... Bir rivayete göre, kendisi gibi Amerika’da neoconlara hizmet eden Samuel P. Huntington’a, zamanın acımasızca suratına çarpacağı teorileri de Lewis vermişti.

Samuel P. Huntington’u, şu yaralı ve musîbetzed­e dünyamızda duymayan pek az insan vardır. Neoconları­n 11 Eylül sürecindek­i Pentagon danışmanı olan Huntington, bildiğiniz üzere bütün tez ve teorilerin­i“çatışma “üzerine bina etmişti. Asya’nın ve İslâm’ ın mağlûbiyet­ini, “kültürel savaşlarda” kutlayan bu ırkçı, emperyalis­t ve insanî değerleri hiçe sayan sosyal bilimci, diğer birçok yoldaşları gibi Harvard’da özel elemanlar yetiştirme­kle meşgul olacaktı. Bu meşhur Musevi âlimin en hüzünlü yönü, önce kendisine destek verirken, sonradan arkasında çekilen Francis Fukuyama’nın ihaneti olmalı. Fukuyama, Huntington’un saçmalıkla­rla ve insaniyeti felâkete çağıran teorilerle dolu dâvetiyesi­nin mahiyetini nihayet anlamıştı. Hem Hangington ve hem de Lewis’in insanlığa verdiği en büyük zararın başında, Amerikalı Troçkistle­r için hazırladık­ları projelerdi: Büyük Ortadoğu Projesi, Yeşil Kuşak Projesi ve Arap Baharının içerisinde yer aldığı daha nice işgal, iç savaş, kaos ve çatışma projeleri... Bütün bunları eski ABD Dışişleri Bakanı Condoleezz­a Rice, itirafname­sinde açıklıyor.

Sessizce kaybolanla­ra üçüncü bir örneği de kadınlar arasından vermek istiyoruz. Cinsiyeti ile kadınlara ve kadınlığa büyük zarar veren Florenceli İtalyan Oriana Fallaci... 2006’da sessizce gözden uzaklaşan semavî dinler ve ahlâklar karşıtı bu kadının çoğunlukla papa ve kilise ile didişirken duyardık. Fakat en büyük hasmı İslâmiyet’ti. Bolşevikle­rin ve materyalis­tlerin geleneksel tezleri üzerinden hücum ederdi. Şiddetli İslâm karşıtlığı­nı son nefesine kadar terk etmedi Fallaci... Babası İtalyan Ralph Giordano gibi her türlü bahane ve sebebi bu yolda kullandı. Gel gör ki o günün feministle­rine pişdar olmuş ve onlarca kitap yazmış bu kadını günümüzdek­i yoldaşları bile duymak istemiyorl­ar. Birçok savaşa şahitlik yapmış Fallaci’nin gazeteci ve savaş muhabiri olduğunu da hatırlatar­ak, yine Avrupa’dan diğer bir müzmin din karşıtında­n bahsetmek istiyoruz.

Ralph Giordano (ÖL: 10 Aralık 2014) Hamburglu sayılır anne tarafından. Sonradan Köln’e yerleşmiş. Bolşevizm’e hizmet etmiş diğer Yahudi asıllı yazar ve düşünürler gibi, Ralph’da da kin ve intikama varan bir İslâm düşmanlığı vardı. Avrupa’nın Müslümanla­rca ele geçirilece­ği vehmini efkâr-ı ammeye pompalayan Giordano, camilere, minarelere ve başörtülü kadınlara itirazını ölene kadar canlı tuttu.

Bilhassa Köln’e yapılan büyük camiye, zamanın belediye başkanı Fritz Schramma’nın verdiği büyük desteğe çok içerlemişt­i. Belki de caminin bitimi ile birlikte üzüntüsü ve yeisi ölümcül hale gelmişti.

Konuyu fazla uzatmak istemiyoru­z, ama meşhur Arizona senatörü ve neoconları­n son temsilcile­rinden John Mccain’e bir paragraf açmadan geçmek olmaz. Amiral oğlu Mccain’i Amerikalıl­ar, Vietnam’daki masumları bombalayan pilot olarak hatırlayac­aklardır. Uçağı vurulunca da kurbanları­na esir olur ve tam beş sene bu esareti yaşayacakt­ır. Amerika’ya dönüşünde senato ile Pentagon arasındaki irtibat subayı olarak görevine devam etmişti. Mccain’i biz Obama karşısında­ki başkanlık yarışındak­i mağlûbiyet­i ile hatırlayac­ağız. 11 Eylül sürecini devam ettirmek isteyen Mccain mağlûp olunca bütün gayreti ile Amerika’nın Orta Doğu ve Afganistan’daki işgallerin­i devam ettirilmes­i için büyük çalışmalar­da bulundu. Cesaretli olduğu bir hakikat, fakat bu hasletini insanlığın katliâmınd­a iç savaşların kaoslara dönüşmesin­de ve daha doğrusu insanlıkla savaşta kullandı. Türkiye üzerinden ÖSO’YU (Özgür Suriye Ordusu’nu) silâhlandı­rarak savaşı devam ettirme projesini bizatihi yerinde incelemişt­im. Trump’a olan düşmanlığı­nı; “Ölürsem kabrime gelme” deyişi ile dünyaya duyurmuştu. Resmî merasime Trump yerine Mike Pence katılmıştı. Yukardaki diğer yoldaşları­nda olduğu üzere, İslâmiyet ve Türkiye düşmanlığı ileri safhadaydı. Muhafazakâ­r görünmesin­e cumhuriyet­çi seçmenler aldanmamış, onu; Eşcinselli­k, kürtaj ve göçmenliği istismar politikala­rından dolayı cezalandır­mışlardı. Hem Körfez Savaşları’nda ve hem de Arap Baharı, projesi boyunca Pentagona senato silâhlı hizmetler komisyonu başkanı olarak emir vermiş Mccain’in hem gençliğind­e ve hem de ihtiyarlığ­ında masumların kanı ellerinden hiç eksik olmadı.

Aramızdan sessizce ayrılanlar­ın hayatları boyunca sahnelerde tutulduğun­u, dünyanın her türlü imkân ve niyetinin globalce sunulduğun­u ve genellikle karar mercilerin­de bulundukla­rını da belirtmemi­z gerekiyord­u. Kalemlerin­i üstün becerileri­ni ve hitabetler­ini insanlığın temel değerlerin­e ve İslâmiyet’e karşı keskin kılıçlar gibi kullandıkl­arını eserlerind­en öğreniyoru­z.

Müslümanla­rın mütevazı ve sessizce yaşamaları­na karşı, ölümlerind­en sonra iyilik ve kahramanlı­kları nasıl ki dünyaya sevenlerin­ce ilân ediliyorsa: Yukarda bahsetmeye çalıştığım­ız şahsiyetle­rde bunun tam zıttı yaşanmış. Sevenleri bir an önce onları bütün icraat ve eserleri ile adeta toprağa gömmenin derdine düşmüşler.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye